Hocalar ve asistanların bana duyduğu sonsuz sempatiyle ite kalka pek de başarılı olmayan üniversite hayatımın sonuna gelmeyi başarmıştım. Gün içerisinde, başıma bela olan bir dersin tek ders sınavına girmiş, mucizevi şekilde kolay olan sınavda coşarak rahatlamıştım. Rekor sayıda öğrenciyi tek ders sınavına bırakan bir hocanın, bu sefer çakmadığım hiçbir konuyu mucizevi biçimde sormamasıyla, hem günlerdir benim için yüzbinlerce dua okuyan annaanneme ve dolayısı ile tanrıya minnet doluydum elbette.
Nitekim bu zaferimin akşamı, hem üniversiteden dostlarımı, hem de KoSF ekibini akşam Alsancak'ta bir araya getirmiş ve oldukça iyi vakit geçirmiştim. Herşey mükemmel gidiyordu o gün için. Ta ki, güzel gecenin ardından, Özgür'le beraber Buca'ya dönmek için otobüse binene kadar...
Olacaklardan habersiz en arkadaki ikili koltuğa yerleştik Özgür ile. Bütün gün yaptığımız gibi gene kadınlar dünyasının bizim gibi mükemmel adamları farkedemediklerden dem vuruyor ve "Kendileri kaybederler abi" diyerek yalandan birbirimizi teselli ediyorduk. Dostluk böylesine kuvvetli bir bağdı işte.
Bir durak sonra tam karşımızdaki bize doğru dönük olan ters koltuğa, yüzü gayet çekici bir kız oturdu. Elbette ki bizimle ilgilenmiyordu ama biz kızın güzelliğine bakarak bile mutlu olabiliyorduk. Derken hemen bir amca sadece ben mutsuz olayım diye koskoca otobüs bomboşken tam önüme gelip adeta etten bir duvar örerek kızla ilgili bütün bağlantımı bitirdi. Evet, o an dünyada en nefret ettiğim varlık o amca idi ve o an adamın sırf beni kıl etmek için doğaüstü güçler tarafından parayla tutulduğuna kesinlikle emindim. Zira tezimi ispatlarcasına da milyonlarca yılda oluşmuş yer şekilleri misali amca, yerinden bir milim bile kıpırdamıyordu.
Derken kızın yanına biraz daha irice ama oldukça dikkat çekici mavi kıyafet giyen bir kız daha oturdu. Tam Özgür'le mutlu olmaya yeltenmiştik ki, bu sefer de göbekli adam birer dakikalık periyotlarla önümüze geçiyor, ardından aradan çekiliyor, sonra tekrar önümüze geçiyor ve bu döngü böyle sürüp gidiyordu. Sizin anlayacağınız kızın preview'ını yapıyordu bize yani.
Bir 10 dk kadar sonra göbekli adam tamamen aradan çekildi. Özgür'le kızın fiziksel analizini yaparken, kısa süre sonra bize beyin felci yaşatan bir görüntü ile karşılaştık. Kız bize doğru bakıyor ve gülümsüyordu. Özgür'le birbirimize baktık, çünkü kız bize durduk yerde gülümsemeyecek kadar güzeldi bir kızdı normalde. Elbette buna bir anlam veremedik ve biz cevapsız sorular içerisinde boğulurken tekrar baktığımızda kızın tekrar güldüğünü gördük. Evet evet, kesinlike bize gülümüsüyordu kız. Tabi ki Özgür'le beraber koptuk ve bizim koptuğumuzu gören kız adeta kahkaha krizine girdi. Otobüsün arka tarafı yalnızca bu anlamsız ve aptal
gülümseme ilişkisini izliyordu. Biz güldükçe kız daha da coşuyor, kahkahalar karşılıklı olarak havada uçuyordu. Hatta kız şimdi de bize doğru yanda görmüş olduğunuz el işaretini yapıyordu oldukça gülümser biçimde.
Karşılıklı gülümsemelerle geçen dakikaların ardından tamamen afallamıştık ve Özgür tam anlamı ile beyin felci yaşıyordu. "Allahım bana bugüne kadar hiçbir kız direkt olarak gülümsemedi, eğleniyor musun bizimle?" diyerek ellerini havaya kaldırdı. Kahkahalar kesilmişti, fakat gene sık sık kızla göz göze geliyorduk. İçten içe gayet güzel olan bu kızın bana yazmasını deli gibi istesemde bizimle taşak geçme olasılığını daha da fazla gördüğüm için kesişmeyi bıraktım ve bu görevi Özgür'e devrettim. Zira Özgür işini kusursuzca sürdürmeye devam ediyordu.
Derken durağımıza yaklaştık ve inme vakti geliyordu. O an da Özgür bana döndü ve "Abi ben inmiciem, bu kız nereye kadar giderse gidicem, sonra neden güldüğünü de sorucam" diyip benimle vedalaştı. Derhal "Abi öğrenir öğrenmez bana mesaj at" dedim ve zamanım gelince gene el elde baş başta biçimde kafamda sonsuz sorularla otobüsten indim. Ve giden otobüsün ardından baka kaldım.
Eve vardığımda dakikalar saatler gibi geçiyor, Özgür'den mesaj bir türlü gelmek bilmiyordu. Daha fazla dayanamadım ve Özgür'ü mesajlarımla taciz etmeye başladım. Derken tüm düşüncelerimi yarıp geçen bir mesaj sesi inledi. Özgür'le aramızdaki mesajlaşma aynen şöyleydi:
Özgür: Kızı Çevikbir Meydanında 10 kişilik bir arkadaş grubu karşıladı. Ama ben yinede neden güldüğünü sordum. Ne dedi tahmin et? :S
Emre: Ne dedi aq?
Özgür: "Tekrar karşılaşırsak söylerim"...Şu an beynim spazm geçiriyor...
Ey tanrım, hikmetinden sual olmaz ama eğleniyor musun bizimle gerçekten???

Karşılıklı gülümsemelerle geçen dakikaların ardından tamamen afallamıştık ve Özgür tam anlamı ile beyin felci yaşıyordu. "Allahım bana bugüne kadar hiçbir kız direkt olarak gülümsemedi, eğleniyor musun bizimle?" diyerek ellerini havaya kaldırdı. Kahkahalar kesilmişti, fakat gene sık sık kızla göz göze geliyorduk. İçten içe gayet güzel olan bu kızın bana yazmasını deli gibi istesemde bizimle taşak geçme olasılığını daha da fazla gördüğüm için kesişmeyi bıraktım ve bu görevi Özgür'e devrettim. Zira Özgür işini kusursuzca sürdürmeye devam ediyordu.
Derken durağımıza yaklaştık ve inme vakti geliyordu. O an da Özgür bana döndü ve "Abi ben inmiciem, bu kız nereye kadar giderse gidicem, sonra neden güldüğünü de sorucam" diyip benimle vedalaştı. Derhal "Abi öğrenir öğrenmez bana mesaj at" dedim ve zamanım gelince gene el elde baş başta biçimde kafamda sonsuz sorularla otobüsten indim. Ve giden otobüsün ardından baka kaldım.
Eve vardığımda dakikalar saatler gibi geçiyor, Özgür'den mesaj bir türlü gelmek bilmiyordu. Daha fazla dayanamadım ve Özgür'ü mesajlarımla taciz etmeye başladım. Derken tüm düşüncelerimi yarıp geçen bir mesaj sesi inledi. Özgür'le aramızdaki mesajlaşma aynen şöyleydi:
Özgür: Kızı Çevikbir Meydanında 10 kişilik bir arkadaş grubu karşıladı. Ama ben yinede neden güldüğünü sordum. Ne dedi tahmin et? :S
Emre: Ne dedi aq?
Özgür: "Tekrar karşılaşırsak söylerim"...Şu an beynim spazm geçiriyor...
Ey tanrım, hikmetinden sual olmaz ama eğleniyor musun bizimle gerçekten???