Değerli okurlar eğer bu blogumuzu uzun süredir takip ediyorsanız Ersen’in ne kadar s*ktiri boktan bir gen havuzuna sahip olduğunu öğrenmişsinizdir. Kendisi onu tanıdığımızdan bu yana sırayla bir insanın geçirebileceği bütün hastalıkları geçirmiş, bilumum virüs, mikrop, terliksi canlı, vs. bünyesinde taşımış ve haftanın en az dört gününü çeşitli sağlık kuruluşlarında geçirerek yaşayan bir biyolojik silah haline gelmiştir. Ki Murat’ın bu konuda yaptığı yorum da müthiştir:”Ersen’in vücudu o kadar tırt ki bence bir gün aniden pıt diye kaybolarak ölecek. Ölümü bile dandik olacak aq!”
Ne var ki yakın zamanda Ersen’e yeni bir rakip türedi arkadaşlar: Duygusal ve entelektüel ayımız Ali. Ali birkaç ay önce İzmir Ege Üniversitesi gibi yaşam enerjisinin ve yaşam enerjini iki katına çıkaran hatunların gürül gürül aktığı bir yerde (“Ege’de

İşte kıymetli dostumuz Ali, aylar sonra yaz tatilinden dönmüş ve İzmir’e geri gelmişti. Biz de her zamanki gibi ekipçe toplanmış ve yemek için PaPizta’ya gitmiştik. Yemek yiyor ve boş muhabbet ediyorduk, Ali’nin muhabbetini de gerçekten özlemiştik. Derken konu tekrar Ali’nin hastalığına geldi ve olanları, tedavi sürecini, teşhisleri falan iyice detaylı biçimde anlatmaya başladı. Dostumuz gerçekten oldukça uzun ve dikkatli olunması gereken bir süreçten geçiyordu. Bu sefer konu gerçekten çok ciddiydi. Uzun uzun dinledikten sonra Can, Ali’ye döndü ve “Peki kız arkadaşın bu hastalığına ne tepki verdi lan?” diye sordu. Yiğit ise hemen atlayarak Ali’nin yerine cevap verdi:”Kız ayrılalım demiş aq”
Bunun üzerine masada bir kahkaha fırtınası koptu. Olay böyle olmasa bile dalga geçmek çok güzeldi. Ali ise şaşkınlıkla bizi izliyordu. Derken masada bu sefer “Ali mi daha dandik yoksa Ersen mi?” tartışması patlak verdi. Verem hastalığı tamamen s*ktiretmiş, yalnızca hangisinin daha dandik olduğu konusunda t*şak geçiyorduk. Derken bu sefer sazı ben elime aldım ve “Bence Ali daha dandik oğlum, Ersen bin tane hastalık geçirdi ama hala ayakta. Ali’ye baksana, daha ilk hastalıkta tipi kaymış salağın.” diyerek tartışmaya son noktayı koydum.
Masada gene bir kahkaha fırtınası koptu. Ali’nin hastalığı bize inanılmaz bir haz ve mutluluk veriyordu sanki. Resmen 20dk’dır g*tümüzle gülüyor, hastalığın her detayıyla teker teker t*şak geçiyorduk. Hastalık haberinin ardından ailesinin ve kız arkadaşının gözyaşlarına şahit olmuş olan Ali ise şu an bizim dalga geçişimizi çarpık bir gülümseme ile izliyordu. Ekipçe bütün olayı dünyayı ele geçirmek olan çizgi filmlerdeki safi kötü manyaklara dönüşmüştük. Lakin bir kadın
olarak Merve’nin kalbi böylesine ciddi bir konuyla dalga geçmemizi kaldıramadı ve “Ya niye böyle yapıyorsunuz? Çocuk çok hasta, ayıp ya! Böyle dalga geçilir mi hiç?” diye vicdanımıza kulak vermemizi istedi. Hepimiz Mahmut Hoca’dan okkalı ama oturaklı bir azar yemiş Hababam sınıfı gibi birkaç saniye boyunca susup önümüze bakarak gülmeyi kestik. Ama neyse ki Kaptan Mağara Adamı’mız Çağatay o anda büyük bir kahraman gibi imdadımıza yetişerek son noktayı koydu:”Ne var aşkım ya? ÖLENLE ÖLÜNMEZ Kİ!”

Tabi bu müthiş lafın ardından vücudumuzdaki bütün kahkaha hücreleri teker teker infilak etti. Çılgıncasına kahkahalar atıyor, gözlerimizden yaşlar gelerek Ali’nin ölümcül hastalığıyla dalga geçmeye devam ediyorduk, hatta Merve bile gülümsemesini durduramamıştı. Artık tamamen verem olan biriyle dalga geçecek kadar ruhsuzlaşmıştık. O an Ali orada düşüp ölse “Aaa salağa bak yemeğini bile yemeden öldü aq” diye dalga geçebilirdik. Ali’nin anlayış beklemek için anlattığı konu, ekip için artık en büyük t*şak malzemesi ve zayıflığı haline gelmişti. Bu hastalık geçene kadar artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, Ali’yi çok zor günler bekliyordu.
Ayrıca Çağatay’ın da Kaptan Mağara Adamı olmasının nereden geldiğini soracak olursanız, kendisi kadın-erkek ilişkileri konusunda açık ara aramızda en tutucu ve kıskanç olan kişidir. Hatta bir keresinde “Kadın ve erkek normal arkadaş olamaz aq!” gibi karşı cinslerin sevgililik ve akrabalık hariç başka hiçbir şey yaşayamayacağını anlatan bir sözle tarihe geçmiştir. Kaptan Mağara Adamı lakabı ise şu konuşmadan sonra kendisine takdim edilmiştir, hiç değiştirmeden
aynen yazıyorum:
Emre: Abi sana yüksek müsaadenle bir şey sormak istiyorum
Çağatay: Buyur abi
E: Abi “Kadınla erkek arkadaş olamaz” gibi bir laf etmişsin. Sebebini sorabilir miyim lütfen?
Ç: Tabi olamazlar lan, çünkü…
E: …Neden abi?
Ç: Çünkü cinsel organları farklı aq!
Takdiri artık sizlere ait…
Çağatay: Buyur abi
E: Abi “Kadınla erkek arkadaş olamaz” gibi bir laf etmişsin. Sebebini sorabilir miyim lütfen?
Ç: Tabi olamazlar lan, çünkü…
E: …Neden abi?
Ç: Çünkü cinsel organları farklı aq!
Takdiri artık sizlere ait…