İnsanın kafa kıyakken kankalarına çektiği "Oğlum sizler var ya ömrüm boyunca tanıdığım en kral adamlarsınız!" muamelesi bir yana… Bazen şöyle bir düşünüyorum da nereden baksam 4-5 senedir tanıdığım şu herifler (aslında 8 senedir, nedenini yazının sonunda açıklayacağım – Emre), hayatımda amma çok öneme sahip (ulan 15 senedir tanıyormuşum gibi oldu böyle yazınca da). Şu zamana kadar KoSF ekibiyle ilgili pek çok anı anlatıldı bu blog’ta ama bir de kendi bakış açımdan KoSF'un oluşumunu dile getirmek istedim. Tabii eski mesajları, msn log’larını, fotoları filan arşivlerden ayıklamak gerekti. Yani uğraştırıcı bir işti ve ben de uğraşmayı pek sevmem (zira Yiğitsel Yatışizm tabusudur) ama işte ekip için olunca… Beyler sizler var ya...
Nasıl Başladı?
İnsan evladının hayat döngüsündeki en iğrenç evre olarak da
nitelendirebileceğimiz ergenlik dönemimin ortalarında anime belasına
bulaşmıştım. Zaten askeri liseden ayrılmış olmamın verdiği geçici bir
'özgürlük' illüzyonunun da yarattığı gazla ne yapıp edip müthiş ülkemin
saygıdeğer animesever insanları arasında kendime bir yer edinmek istiyordum.
Forum ortamlarına da yabancı değildim, haliyle kendimi ilk bulduğum anime
forumlarından birine atmıştım. O dönemler, forumlarda şu an embesilce bulduğum 'Kendini
Tanıtma' başlıkları olurdu. Ben de bir hışımla inanılmaz derecede s*kik
olduğuna inandığım bir tanıtım yazısı yazmıştım kendimle ilgili ve ortamdaki
kızlarla hemen kaynaşmak, sevişmek istiyordum. Tabii o zamanlar Türkiye'deki
animeci kızların, alınlarında başka uzuvlar bulunduran mutantlar olduğuna dair
korku masalları anlatılırdı ama işte ben tersine inanmak istiyordum. Hepsi
birer Asuka olmalıydı. Elbette talihim beni animeci kızları tanıyarak hayal
kırıklığı yaşamaktan alıkoydu ve bu kızlarla kaynaşmak yerine muhabbetim
nedense erkeklerle daha iyi ilerliyordu (böyle kaderi sikerim).
Bugün Mr. RÖR, geri zekâlı vb sıfatlarla da anılan Can
başlarda böyle bir insan değildi. Yani hangimiz değişmedik ki? KoSF ekibinin
tanıştığım ilk üyesi bu adamdı. Kendisiyle eş zamanlı olarak Gamemaster
(Gundammaster, Baho) ve Rendan (İlker, Baykuş) gibi klâs adamlarla da yine SOA
ortamında tanışmıştım ama Can'la aynı şehirde yaşıyor olmamız muhabbetin biraz
daha ilerlemesini sağlamıştı. O zamanlar msn rağbet görüyordu. Hatırlıyorum
çoklu konuşma dalgasıyla 3-5 adam toplanıp saatlerce boş muhabbet yapardık.
Tabii o zamanlar boş muhabbet demiyorduk çünkü ben henüz doktoramı yapmamıştım.
Can’ın o zamanlar hayat görüşleri de yaş itibariyle farklı
bir adamdı. Sadece karate yapıp, çıplak ayakla Alsancak'ta dolaşarak hayatını
kazanabileceğini, ekmeğini çıkarabileceğini zannediyordu. İlişkilere yaklaşımı
farklıydı bir kere, Kordon'da gezen çiftlere ölümcül bakışlar atardı. Ben o
zamanlar ÖSS'ye hazırlanıyordum ve her dershane çıkışı Can'la özellikle Cuma günleri
(günah işliyorsan tam işleyeceksin) Alsancak'ta takılıp bira içiyorduk.
Gençlikti tabii şimdiye oranla daha hayvani içiyorduk. Sardunyas'ı
keşfettiğimiz günlerdi yine bunlar ve daha sonra KOSF ekibinin mabedi olacak ve
tekrar Çağatay'ın ampullerle olan sıkıntısı yüzünden gündemimizden düşecekti.
Ama bunlara daha seneler vardı. Bizimse tasalarımız yoktu. O zamanlar bize
tabaklar dolusu erişte veren bir Çin Büfesi bile vardı lan.
Bir gün Can kendisinin organizasyonunu üstlendiği bir İzmir
SoA buluşması olacağını söyledi bana (evet Can bile organizasyon düzenliyordu o
günlerde). Her ne kadar cool takılıp 'iyi iyi sosyalleşmek lazım bu ortamlarda'
bahanesini öne sürsem de 'güzel kızlar olur mu acaba?' sorusu da aklımdan
çıkmıyordu. Yoldan geçen birisi sebepsiz dövse haklı bulacağım tiplere sahiptik
o dönemler. Birbiriyle alakasız ve tek ortak hobileri anime olan bu adamlar bir
araya gelince de çok komik bir görüntü çıkıyordu ortaya: kimisi insan yarması -
mongol metalci, kimisi Kıbrıs'ta birbirine aduket atan zihin özürlü tiplerden
oluşan hibrit bir buluşma grubuyduk.
Bu kadar saçma tip arasından insan olduğunu anladığım sadece
2-3 kişi vardı ortamda ki kendilerini ayırt etmem yeterince kolay olmuştu.
Buluşma grubundan bir tip yoldaki kediye hayali katana ile sondaj yaptığında
durup düşünen ve 'ben ne yapıyorum burada?' diyen adamlardı bunlar. Bir şekilde
aklın ve mantığın yoluna varmalı ve bu adamlarla muhabbete girmeliydim. Yoksa Kawaii-ne
Cehenneminde götünden gökkuşağı çıkartarak miyavlayan bir anime karakteri
olacaktım.
Bahsettiğim adamlar Özgür ve Çağatay'dı. Sanırım kalbin
kalbe karşı olduğu gibi zekâ da zekâya karşıydı. Özgür o zamanlar
gecekonduların bağrından kopup gelmiş bir adam gibiydi. İlk gördüğümde bu adam
animeci olamaz demiştim kendi kendime. İşin ilginç yanı bu adam Naruto okuyor,
Bleach izliyordu. Hatta beni Bleach'e başlatan bu adamdı lan. Çağatay da fazla
cool ve sessizdi. Altında NBA şortu olmasa bir sanat eleştirmeni ya da başka
saçma bir alanda kendini üstün zanneden Hayalgezer bir lavuk olduğunu
zannedebilirdim. Özetle o ortamda biri sorsa en az muhabbete gireceğim adamlar
derdim bunlar için ama dediğim gibi artık bir zekâ çekimi midir nedir bu
heriflerin muhabbeti inanılmaz sarmıştı. Resmen salak bir animeci toplantısı
çok sağlam muhabbet dönen bir buluşmaya dönüşmüştü benim için. Özgür daha o
dönemlerde alkole olan ilgisini de belli ederek beni benden almıştı. Henüz
dünyaya 'En İyi' olduğunu ilan etmemişti ama kendi açıklarını türlü sıkışlarla
kapatıyordu. Daha sonra bu adamlarla çok daha sık buluşmaya başlamış ve anime
ortamından kendimizi soyutlayarak kendi içimizde sağlam bir ekip haline
gelmiştik.
Buluşmaya geri dönersek; o gün Çağatay ve Özgür'le muhabbet
koyulmadan önce çok daha farklı bir adamla anime dışı bir konuda sağlam bir
muhabbete girmiştim. Bu adam Emre'ydi. Çakma metalci görünümlü ve (-XL) ultra
zayıf bedene sahip bir adamdı. Başta ot çeken, satanist birisi filan
olabileceğinden korkmuştum ama çok sağlam King of Fighters muhabbeti yapıyordu
herif. Üstelik muhabbet boyunca aptalca bir adu atma ya da üzerimde teknik
uygulama salaklığında dahi bulunmamıştı! Hayatımda ilk kez birisiyle böyle koyu
KOF muhabbetine giriyordum aq. Resmen buluşmanın yönü değişmişti benim için.
Emre o zamanlar oldukça sabırlı, sakin ve anlayışlı bir
adamdı ancak KOSF ekibi zamanla kendisini çok yıprattı. Buluşmalardan önce
yazılan mesajlara cevap alamaması, insanların buluşmaya geç gelmesi en önce
Özgür'ü sonra Emre'yi çileden çıkarmıştı. Ama dediğim gibi bunlar çok sonraları
oldu. O günler buluşma dendi mi en erken ben giderdim buluşmalara.
Ayrancılar'dan çıkar salak gibi erken saatlerde Buca'da olur, bu adamların
gelmesini beklerdim. Sevgilime bu inceliği göstermedim lan, sabah kahvaltı
yapalım diyen kıza erken kalkmamak için bugün hastayım yalanı sıkıyorum ben.
O günler piramit de henüz icat edilmemişti dolayısıyla
karı-kız muhabbetlerini takmayan bir ergen grubuyduk. Hayat sadece KOF-SF
oynamaktan, bu iki oyundan hangisinin daha iyi olduğuna dair ağız dalaşı
yapmaktan ibaretti.
.........