Çok kadim bir öykü bu. Öyle ki Özgür'ün Türklerin dünyadaki en harika ırk, Osmanlı'nın tarihteki en müthiş devlet ve Ahmet Kaya dinlemenin vatan hainliği olduğuna inandığı, sadece mehter marşı dinleyip Bordo Bereli eğitim videolarını zevkle izlediği yıllardan kalma. Aynı zamanda Yüzüklerin Efendisi'nin de son derece rağbette olduğu bir dönem. Ben, Çağatay ve Özgür hararetli biçimde Yüzüklerin Efendisi muhabbeti yapıyoruz. Keza o kadar işsiziz ki bu kadar sikko bir muhabbet bile saatlerce uzayıp ciddiye binebiliyor, çünkü hayatımızda sadece bunlar var ve video oyunları var. Zaten kadın ve seks desen o bile 4GB kotalı internetten indirip izleyebildiğiniz kadar (ama Özgür tabi ki çift vurup tek sayıyordu ;)
Gerçekten nasıl başardık bilmiyorum ama muhabbet bir şekilde Savaş Atları vs Warg'lara geldi, insan işsizken Nobel ödülü alacak kadar yaratıcı olabiliyor. Heralde "Rohanlıların atlarını parçalar Warg'lar" gibisinden bir laf etmiştim ben. Etmez olaydım. Zira Türklüğüyle gurur duyan (şimdi okurken inanılmaz geliyor değil mi?) Özgür bunu gayet kişisel olarak aldı, çünkü At-Avrat-Silah üçlüsü DNA'sına işlenmiş bir ırk olarak atların kurtlara kaybetmesi kabul edilemezdi, hatta LoTR'un evreninden bile daha doğa üstü bir durumdu bu. Ne de olsa atlar büyülü varlıklardı.
Bize şiddetle karşı çıktı Özgür. Ona göre atlar net biçimde kurtları yenerdi, tersini iddia eden geri zekâlıydı. Keza kafasında canlandırdığı ve bize anlattığı savaş simülasyonunda kurtlar kapışırken inatla atların arkasına geçiyor atların roket atar gücündeki çiftelerini yiyerek oracıkta can veriyordu. Bir çifte değil, adeta balistik füzesi, atom bombasıydı bunlar. Kapıştığı değil Warg, Terminatör'ün sıvı metal düşmanı olsa bile indirirdi.
Çağatay'la birlikte itiraz ettik ve kurtlar direkt açıkta duran boynuna saldırmaktansa, inatla çifte yiyecek şekilde atların arkasına geçecek kadar spastik özürlü olsa bile tek çifte de kurtları püskürtemeyeceğini anlatmaya çalıştık. Özgür ise tabi ki de bize karşı çıktı ve atların çiftesinin gücü hakkında hiç kimsenin reddedemeyeceği bir örnek vererek tartışmaya son noktayı koydu (Yemin ederim ki söylediği kelimeleri bile tek tek hatırlıyorum):
"Bizim bir tanıdık var" dedi, "Eski evinin duvarını atına çifte attırarak yıktırmış".
O an bilmiyorduk ki aynı tanıdık daha uzun yıllar boyunca kimi zaman 'Bir Arkadaş'a, kimi zaman da 'Bir Akraba'ya everilerek birbirinden fantastik maceralara atılacaktı...