10 Nisan 2011 Pazar

Defender Of Shire ve Hindi Kaşar

Tarih: Temmuz 2007 -

3-4 yıl öncesine kadar ekipçe hayatımıza damgasını vuran bir oyun vardı kıymetli takipçiler: Soulcalibur 3. Bütün ekip olarak genellikle Can'ın cennetten inme evinde gündüz 12 gibi toplanır, abartısız 6-7 saat süren ve nefes kesen, başabaş turnuvalar yapardık. Can, Astaroth'uyla maçlar aldığı zaman insan dışı zafer çığlıkları atar, Murat Maxi'yle uçan tekme atarken ringten aşağı uçar, Çağatay Nightmare'la bug'lu hareketler yapar, Ersen herhangi bir karakterle habire dayak yer, Yiğit kendi karizmatik karakteri Yiğithan'la siker, bense Kilik'le hem rakiplerime hem de yenilmem için müthiş bir sinerji oluşturan bu yavşaklara karşı mücadele ederdim. Arada bir Özgür'ün Ankara'dan gelip Mitsurugi'yle kazanması ve "Katana her zaman s*kertir!" demesi haricinde bu turnuvalar hep aynı döngüyle geçer ve her seferinde inanılmaz derecede eğlenirdik. -

İşte gene böyle müthiş bir buluşma gerçekleştirmek için Alsancak'taydık. Sevinç Pastahane'sinin önünde yanımızda ps2 ve oyunlarla beraber toplanmış, bir yandan önümüzden geçen taşlara 10 üzerinden notlar verirken bir yanda da Murat'ın gelmesini bekliyorduk. Tabi genellikle benim beğendiğim kızlarla Çağatay'ın başını çektiği bir goygoyculukla alay ediliyordu. Murat da gelince ekip tamamlanacak ve direkt olarak Can'ın evine akacak, kendimizi Soul Calibur 3'ün aşk dolu ellerine teslim edecektik.

Nitekim Murat nedense bir türlü gelmiyordu. 15dk gibi bir gecikmenin ardından Çağatay "Arasına şu malı nerdeymiş diye" klasik komutunu verdi. Tam ben de meraklanıp Murat'ı aramaya karar vermiştim ki o anda telefonum çaldı. Kaderin bir oyunu olsa gerek, arayan Murat'dı ve sesi son derece gergin ve heyecanlıydı:"ABİ KAÇ KİŞİSİNİZ?" diye sordu nefes nefese. "Noluyor abi?" dedim telaş içinde. "ABİ KAÇ KİŞİSİNİZ YA?" diye tekrar sordu. Korkmaya başlamıştım "5 kişiyiz. Noluyor abi söylesene?" diye tediriginlik içinde sordum. "ABİ KIBRIS ŞEHİTLERİ'NİN SONUNDAYIM. KAÇ KİŞİYSENİZ ÇABUK GELİN!" dedi ve telefonu kapattı. -

Tahmin edersiniz ki kuzenimin başının belayı girmesi sonucu dehşete düştüm kıymetli okurlar. Eğer Murat bu kadar acil biçimde bize ihtiyaç duymuşsa ya onu tinerciler sıkıştırmış olmalıydı ya da başına gerçekten kötü başka birşey geliyordu. Derhal bizim ekibe döndüm ve "Beyler Murat acilen bizi istiyo. Kıbrıs Şehitleri'nin sonundaymış. Hemen yardıma gidelim, koşun!" dedim. Ve inanın bu komut bizim ekibe çoktan savaş pozisyonunu aldırmıştı. Aksiyona hazır olan dostlarım, bir de Murat'ın başının belada olduğunu duyunca derhal harekete geçti ve sokaklarda hızla ilerlemeye başladı. Ben kuzenime, onlarsa dostlarına derhal yardım etmeliydi. -

Yalnız hesaba katmadığımız birşey vardı. Can artık bir ölüm makinesiydi. Murat'ın başının belada olduğunu duyduğu an(ya da dövüşme fırsatı ortaya çıktığı an) insanlığını bir kenara bırakmıştı. Biz s*kertmeye giderken o ise direkt öldürmeye gidiyordu. Ekibimizden 5 metre ötede müthiş bir tempoyla ilerliyor, biz de cücelerin hançer pozisyonunu almış biçimde onu takip etmeye çalışıyorduk. Çoktan Can üzerindeki hakimiyetmizi kaybetmiştik, onu artık Jackie Chan&Jet Li kombinasyonu bile durduramazdı. Yüzünde öylesine ölümcül bir ifade vardı ki yolda çarptığı insanlar dönüp "Noluyor be?" bile diyemiyordu. Ki diyen olursa bütün öğrendiği yeni karate tekniklerini(ki bunlar genelde uzuvları dönmeye taraflara döndürmek üzeredir) uygulamakta bir saniye bile gecikmeyecekti. Kısacası Can'ın pimi çoktan çekilmişti ve birisinin götünde çok kötü biçimde patlayacaktı. -

Nihayetinde alel acele caddenin sonuna yaklaşırken yanımızdan iki tane dik saçlı, siyahlar içinde liseli çocuk tam ters yönde koşarak geçti. Bulundukları aşırı metalci tip ve liseli oluşları sebebiyle Evanescence ve Linkin Park dinledikleri her hallerinden belliydi. Abarmtmıyorum kıymetli okur, lise 2'de Evanescence dinleyen adamın metalci tribi 30 yıllık James Hetfield'ta yoktur allahıma kitabıma. Ki kendim de zamanında Papa Roach dinleyerek ağır metalci triplerine girdiğim için çok iyi biliyorum bunları. İçinde gitar tıngırtısı olan ve alternatif herşey sizi ortamın asi çocuğu yapmaya yeterdi, hele bir de üstüne System Of A Down gibi Türk düşmanı gruplar dinliyorsanız aynı ortamdaki bütün bongoları rahatlıkla çalabilirdiniz. -

En sonunda olay yerine vardık ve gördük ne dersiniz? Tinerciler arasında çırpınan ya da kavgaya bulaşmış bir Murat mı? Hayır, yalnızca biri Hobbit diğeride hindi iki kızın arasında çılgıncasına bağırıp çağıran, küfürler, tehditler, hakaretler savuran bir Murat. O coştukça Hobbit ise gözyaşlarına boğuluyordu. Allahım neler oluyordu burada? Bu kız bir yerden tanıdık geliyordu bize, kesin çıkaracaktım. -

Evet evet, bu kız Başak The Altıntaşak'tan başkası değildi. Kendisi Orta Dünya'nın bağrından kopup gelmiş gerçek bir Hobbit'di. Kendisini kısa hisseden herhangi bir insanın Başak'ın yanında birkaç saniye ayakta dikilmesi yeterliydi kendini tekrar iyi hissetmesi için. Tanrı ona sadece koca bir göt vermiş, gerisini resmen koyvermişti. Ama olsundu, Murat onunla mutluydu. "Defender Of Shire" adını verdiği bu kızın öncekilerden çok farklı olduğunu iddaa etmiş, beynine direkt olarak oksijen gittiğini söylemiş(ki bu çok az kıza nasip bir durumdur), hatta ve hatta gerekirse evlenebileceğini bile belirtmişti. İnanın öylesine seviyordu bu kızı, ve biz de bir o kadar anlam veremiyorduk. -

Lakin biz er meydanı umuduyla buralara kadar gelmişken şu an olanlar yaşayan bir şaka gibiydi. Murat çılgıncasına kızın suratına bağırıyor, kız da fütursuzca ağlıyordu. Bizler ise olanlara anlam vermeye çalışırken birçok insan da bu garip olayı izliyordu. Derken geldiğmizi farkeden Murat bize döndü ve olanları anlatmaya başladı. Bizimle buluşmak için buralara geldiğinde evde olduğunu iddaa eden kız arkadaşını, yanında yılların kaşarı başka bir kızla beraber yürürken görmüş ve gizlice takip etmişti. Takibi sonucunda da ikiliyi liseli iki çocukla buluşunca suç üstü yakalamış, o an çılgına dönüp çocukları dövmek için de bize telefon etmişti. Tabi 6 kişi çete halinde geldiğimizi duyan zavallı ergen çocuklarda koşa koşa kaçmıştı. Evet bütün aksiyon bundan ibaretti hayal kırıklığına uğrayan okur, o yanımızdan geçen çocuklar da bizden kaçanların ta kendisiydi. -

Olanları paylaşan Murat bize döndü ve hepimize:"NAPIYIM ABİ? SÖYLEYİN NAPIYIM?HAKSIZMIYIM HA? HAKSIZMIYIM? SEN OLSAN NE YAPARSIN?" diye hayvanca bağırıyordu. Tabi hiçbirimiz yaşadığımız beyin *mcıklanması sebebiyle konuşamıyorduk. Dudaklarımızdan ancak yavşakça "Haklısın abi." ya da "Adam haklı beyler" gibi İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un taraftar grubu Boz Boykuşlar'ın kullandığı sözcükler dökülüyordu. Çağatay ise gene tüm netliğini konuşturmuş ve kızın yüzüne karşı "Bu kızdan ne bekliyodun ki aq zaten?" diye yapıştırıvermişti. Ortama tam bir kaos hakimdi ve ne yapacağımızı bilemez durumdaydık. Can ise bir köşede hala kavga çıkar umuduydla sessizce bekliyordu garibim. -

Sonra Murat tekrar sevgilisine döndü ve "EVE GİDİYORSUN! DERHAL EVE GİDİYORSUN BURDAN!" diye anırdı. 15 dakikadır yaptığı tek şey ağlamak olan kız ise gözyaşlarıyla koca bir damacanayı dolduracak duruma gelmişti ki hindi&kaşar arkadaşı olaya derhal el koydu. Kollarını aşırı destekli sutyeninin üzerinde kavuşturmuş, hindi gibi kafasını sallaya sallaya "Başakdabenimlegeliyooo!Başakdabenimlegeliyooo!Başakdabenimlegeliyooo!" diye tekrar tekrar Murat'ın yüzüne çemkiriyordu. (Anlamı: "Başak'da benimle geliyor"). Ve inanın çıkardığı ses ve konuşma tarzı bir hindiden farksızdı. Show TV'nin yılbaşı hindileri programını izliyor gibiydik adeta. Kendisi kaşarlık konusunda bir dünya markası olduğu için Murat'ın Başak'ı aldatırken yakalamasında kızacak hiçbirşey yoktu. Murat haksız yere sinirleniyordu. 10dk'lık "Cliff gitti Metallica bitti" ve "Iron Maiden davayı sattı yeaaa!" muhabbetlerinin yanında Deep Bar'da devrilmiş iki bira sonucu her erkekle yatılabilirdi. Daha sonra da tek amacının "Sevdiğini başka bedenlerde aramak" olduğu iddaa edilerek masum olduğu ispatlanabilir, yüzüncü kez hayatına temiz ve yeni bir sayfa açılabilirdi. Tüm bu sebeplerden dolayı Hindi Kaşar'a göe Murat sonuna kadar haksızdı. Başak The Altıntaşak'a sahip çıkmalydı.... -

Nihayetinde Başak evinin yolunu tutarken Hindi Kaşar'da yeni bir rock bar'a doğru yol aldı. Murat ise bizimle geldi, yarım saat içinde sakinleştikten sonra 5 saat Soul Calibur 3 oynadı, Maxi'yle ringden aşağı uçtu, 2 paket cips yedi, 1 litra kola içti ve gece Empty Talk yaptı. Hep beraber yemek yememizin ardından da Başak'la telefonda konuştu. "Benim gelecek çocuklardan haberim yoktu aşkım, bana sormadan çağırmış Hindi Kaşar çocukları" açıklamasıyla ikna olup tekrar barıştılar ve ilişkilerine kaldıkları yerden devam ettiler. Ki bu da aslında ileride gerçekleşecek çok dha büyük olayların başlangıcı oldu. Hele ki Ersen-Can-Murat üçlüsünün yaşadığı "Göte katana sokma" olayı yaşayan bir efsane, unutulmaz bir destandır. O olayı da ileride birinci şahıs yaşayanların ağzından burada bulacaksınız(Umarım). -

Bütün bu kaostan zararlı çıkan tek kişi ise Ne yazık ki Can oldu. Ve geriye dudaklarından dökülen acı dolu şu sözler kaldı: -

"Bi daha kavga etmiceksek beni çağırma amına koyim!"- M.Can Özbaş

10 yorum:

  1. yazının sürükleyiciliği on numara ama yazım hatası bolca var. bi elden geçir emre ;)

    YanıtlaSil
  2. güzel yorumun için teşekkürler Özgür :D

    YanıtlaSil
  3. Rendan

    Adam haklı beyler dağılın demek geldi içimden :D

    YanıtlaSil
  4. Vay be uzun diye sonra okurum diyordum ama başlar başlamaz bir solukta okudum. Adsız kardaşın dediği gibi sürükleyicilik 10 üzerinden 10. Can'a da yazık olmuş ana karakter olmamasına rağmen hikayede en dikkat çeken kahraman olmuş.

    YanıtlaSil
  5. Yazı en iyilerden biri olmuş bence.
    Liseli metalci tasviri müthiş, zaten liseli olup da linkin park, evanescence, metallica dinlemedim diyen adam veya ben gitar-davul çalmaya özenmedim diyen adam dünyanın en büyük yalanını söylüyordur.
    Can'ın bu hallerini de gözümün önüne getirdikçe bi sırıtma hali alıyor beni :D

    Sodakazam

    YanıtlaSil
  6. Yazı güzel olmuş Emre. Zevkle okudum ben de. Sürükleyici bir tarzın var :D

    Yalnız Can'a çok üzüldüm. Hatun sikmeye gidersin ama hatun vermez ve Priapos olursun ya Can'da adam dövmeye gitmiş ama elinde patlayıp Priapos kalmış bir nevi.

    Ve unutmadan ben de oynadım lan sizle o Soul Calibur 3 oyununu. Beni es geçmeyin. Turnuvanın en kötüsü olmuştum hatta :D

    YanıtlaSil
  7. Emre o yorumu yazan ben değilim lan :)

    YanıtlaSil
  8. Murat ve umut bağladığı kızlar :D

    YanıtlaSil
  9. Sen bağlamayınca bütün olay çocuk esirgeme kurumunamı bağışlanıyor yiğit?

    YanıtlaSil
  10. -quote-
    Hele ki Ersen-Can-Murat üçlüsünün yaşadığı "Göte katana sokma" olayı yaşayan bir efsane, unutulmaz bir destandır. O olayı da ileride birinci şahıs yaşayanların ağzından burada bulacaksınız(Umarım)
    -quote-

    hani?

    YanıtlaSil