9 Temmuz 2014 Çarşamba

Select Your Character!

Ekip olarak çok sıkı bir dostluğumuz olduğunu söylemek kesinlikle yanlış olmaz. Tabi bizimkisi bu standart dostluklardan biraz farklı… Genelde insanlar dostlarıyla keyifli vakitler geçirip sürekli yeni aktiviteler ve çeşitli gezme görme faaliyetleri içine girer. Aynı şeyleri yapmak bir süre sonra ( günler, haftalar, aylar, yıllar) onları sıkar. Ama bizde durum biraz daha farklı. KoSF ekibi olarak en büyük haz aldığımız etkinlik birbirimizi ölesiye aşağılamak, arkadan konuşmak, laf sokmak… Vs uzayıp gider. Ve Kutsal barımız KAOS’da (eskiden “Sardunyas” idi ) her gün buluşup bunu yapmaktan bir gram sıkılmayız.

Peki, neden böyle bir ruh hastası alışkanlığımız var?
Bunu başlatan neydi?
Ne zaman başladı?
Neden devam ediyor?
Ve en önemlisi niçin bunu kimse sorgulamıyor?

Bu beş sorunun iki olası cevabı var. Ya gerçekten ruh hastası pislik herifler olarak birbirimizi bulduk ya da birbirimize yüz yüze laf sokup, dedikodu yapıp, sonra da buna hiç aldırış etmeden arkadaşlığımızın devam etmesi mistik bir şey!

Yıllardır süren bu arkadaşlığımız ve mücadelemiz her birimizin ayrı ayrı özellikler kazanıp bu özellikleri geliştirmesine sebebiyet verdi. Sonuçta hiç birimiz altta kalamazdık. Ve her birimiz gerçekten ama gerçekten çok acımasızdık!

Ralf (Murat – Ekipteki adıyla ALF): Murat bu mücadele de iki türlü var oluyor. Ya dibe vuruyor ya da beşimizi birden havaya atıp gelişine çakıyor. İstikrarsız ama inanılmaz yetenekli futbolculara benzetilebilir. En önemli özelliği benzetmeleri… Benzetmelerini adeta bir Samuray’ın kılıcını kullanması gibi kullanarak parmaklarımızdan doğramaya başlıyor. Yıllarca sanayi de çalışmış olması ve İzmir’in orta halliden bir tık aşağıdaki sokaklarında büyümesi kelime ve küfür haznesini o kadar genişletmiş sanki bir okyanus gibi… Murat’ın espri kabiliyeti ve hazır cevaplılığı ile birleştiğinde nükleer bir silahtan farksız oluyor. Kimi zaman bu okyanustan çok tırt şeyler çıkmasını bir yana bırakırsak hepimizin ortak fikri gününde bir Murat abartısız Cem Yılmaz’ı bile gömer. Gelgelelim Murat’ın bu özelliklerini kullanmak için gösterdiği sabırsızlık onun kontrolünü kaybetmesine sebep oluyor.  Ve tam anlamıyla saçmalıyor. Kendi tabiriyle el bombasının pimini çekip kendi cebine koyuyor. Siz hiç bulaşmadan uzaklaşın havaya uçacaktır zaten.

Byakko(Yiğit – Ekipteki adıyla Lord): Yiğit’in yetkinliği için kullanılabilecek yegâne kelime “ince zekâ”. Tam bir boş muhabbet müptelası olan bu tembel piç üşenmediği zaman gerçek anlamda bir sosyalist sosyoloji profesörü edasıyla laf sokuyor. Bu tadı yakaladığınca en sinir bozucu olan şey ise karşılık vermek yerine istemsizce sırıtmaya başlıyorsunuz! Ki bu durum bir saniyeden fazla sürmese bile bir ürpertiye neden oluyor. Eğer ki esprinin tadına kendinizi biraz kaptırırsanız. Yok olmamak işten değil! Ve bu ince zekânın altındaki sinsilik ise korkudan dizlerinizin bağını çözebilir. Çünkü bu piç siz hiç beklemiyorken kulağınıza iğne sokar gibi lafı götünüze sokabilir. Fakat… Yiğit’inde Murat ve diğerleri gibi kitlendiği anlar yok değil. Tembelliğin etkileri genlerine kadar işlediği için laflarını tamamlayamama gibi rezil olduğu durumlarda sıkça yaşanıyor. Ayrıca kendisine de ani sokulan orantısız esprilerde karşısındakine yaşattığı hisse kendi yaşamıyor değil.

Rhonantor (Can – Ekipteki adıyla Cavidan): İşte orantısız zekâ! Lafı gediğine koymak ve hazır cevaplık konusunda Murat’tan eksiği yok denilebilir. Ama en önemli özelliği dayanıklılığı. Uzun soluklu bir tartışmaya girdiğinizde çalışma prensibini anlayamadığımız beyni 213124321 yıl önceki bir ezikliğinizi ortaya çıkarabiliyor. Ve kendisi gerçekten hiç mi hiç vazgeçmiyor. Bir süre sonra siz yorulduktan sonra Rocky Balboa misali ringin ortasında gömüyor sizi! Yalan söylemek, iftira atmak onun için hiç mi hiç sorun değil. Zaten kendisi izlediği okuduğu ve oynadığı bilimum şeylerde her zaman pislik yapan karakterlere bir sempati beslemiştir. Pro bir Karateci olarak ise temiz dövüştüğü gerçekten söylenemez. Ve gizli silahı “RÖR”(gerçekten açıklamayacağım bir özellik) her ne kadar zamanla etkisini kaybetmiş olsa da hala ürkütücü.  Bu korkunç adamın ise 3 büyük zayıflığı var. Birincisi destekçilerine saldırıp yalnız kalmak (nedenini kimse bilmiyor), ikincisi yalan söylerken abartıya kaçmak (Örnek: Japonya da pirinç tarlasının olmamasını iddia etmesi), üçüncüsü de olası mağlubiyetini sempatikleştirmek için kendine hakaret etmesi (Bunun da dedenini bilmiyorum).

knighTeen87 (Emre – Ekipteki adıyla Een): Bilimsel olarak laf sokan adam. Bunu nasıl mı yapıyor? Tartıştığınız konu hakkında elle tutulur ve kanıtlanmış verileri önünüze koyarak. Emre hepimizin aksine daha soğukkanlı yürütüyor bu savaşları. Acele etmiyor. Konuyu soğutuyor ve bir bakmışsınız bir dahaki sefer sizi kafese tıkılmış bir aslan haline getirmiş. Tüm o saldırganlığınız ve vahşiliğiniz bir sirk seyrine dönüşüyor. Araştırma yapmak, veri toplamak, analiz etmek… O bu mücadelenin Batman’i! Ve diğer bir yeteneği ise kendisi ile dalga geçebilme ki işte bunu yaptığı zaman aldığı hasarı yarı yarıya indirmiş oluyor. Lakin gelgelelim en büyük özelliği bazen en büyük handikabına dönüşüveriyor. Bazen çok geç kalıyor ve rakibi onun hazırlıklarını yapmasına izin vermeden onu itin götüne sokmuş oluyor. Hatta tüm o bilimsel veriler boş muhabbet eğlencesi uğruna hiç oluyor.  Ayrıca bazen inatçı kişiliği tutulmasına sebep oluyor. Yıllarca sabır konusunda da çok fazla imtiyaz vermesi şimdi onu biraz sinirli bir adam yaptı. (Ben sinirli biri değilim s*kerim götünü! – Emre). Ve bu mücadele de sinirlerine hâkim olmak önemlidir.

Lyzard (Çağatay – Ekipteki adıyla Kaptan Mağara Adamı): Tank! Bu savaşta fiziksel özelliklerinin tam aksine o zayıf adam muazzam bir çelik tanka dönüşüyor. Öyle ki bazı dönemlerde açığını bulmak, laf sokmak imkânsızlaşıyor.  Ve kuru inadını ve düz mantığını inanılmaz kullanıyor. Aslında haklısınız tüm kozlar sizin elinizde ama bir türlü tatmin olamıyorsunuz. Sanki hep bir şeyleri eksik ve yanlış gibi… Ve Emre’nin aksine Çağatay’ın inatçılığı tutukluğa değil resmen yaratıcılığa dönüşüyor. Ve işte tam burada düz mantığını ince zekâsıyla birleştirdiğinde Çağatay’ın soktuğu laf bir tankın ağzından çıkan inanılmaz derece yıkıcı bir mermi gibi kafanızı patlatıyor! Ama ya kötü nişan alırsa… O zaman da karşınızda hazır ve nazır bir av! İşine çok meraklı bir mühendisin neşesi, merakı ve heyecanıyla alın elinize tornavidayı başlayın Tankı sökmeye! Çünkü Çağatay bazen gerçekten anlamsız laflar sokmayı deniyor. Sanırsın Atatürk gibi komutan gitmiş o kadar adamı Sarıkamış’a yalınayak götüren Enver Paşa gelmiş.

oZzIiI (Özgür – Ekipteki adıyla Özlil): (Özgür’ün analizini ricası üzerine ben yazacağım – Emre).  Bu adamın en büyük problemi özellikle Ankara’ya gittiği zamandan beri canının feci sıkılmasıdır. Bu gibi can sıkıntısı anlarında sırf eğlenmek adına ekibi birbirine düşürmeyi, numara çekmeyi, yalan söylemeyi pek sever. Sonra da yaşattığı kaosu bir keyif sigarası yakarak izlemeye koyulur. “Göreceli diye bir şey yoktur, benim dediğime katılmıyorsan bariz gerizekalısın” felsefesi bu felsefeye alışık olmayanlar için ölümcül ve fena derecede sinir bozucudur. Tiyatro kökenlerinin verdiği etkiyle de Allah için iyi rol keser. Hele ki kankası Çağatay’ın da desteğini arkasına alırsa durdurulamaz, daha doğrusu zapt edilemez hale gelir. Fakat tartışma ilerledikçe “Birader sen bana inanmıyorsun ama benim bir arkadaşın başına şu gelmiş” diye örnek verdiği an anlayınız ki tartışmayı kaybettiğini fark edip fütursuz bir yalan sürecine geçmiştir. En güçlü silahı olan can sıkıntı bir o kadar da en büyük zayıflığıdır. Çünkü bazen manipülasyonun dozajını kaçırır ve planları kontrolden çıkıp fıslamaya başlar. Doğuştan esnaf ve ego sahibidir, bu yüzden durmayı bilmez. İnadı destanlara konu olan Çağatay’a karşı hariç…

Veee işte tüm bu oyunun yegâne kazananı…

Tanrı (Tanrı – Ekipteki adıyla Tanrı): Genelde tek bir ses hissediyorsunuz.  Evet yanlış yazmadım, duymuyorsunuz, hissediyorsunuz:  “BIIIIIZZT”…  Bu ses geldiğinde her şeyin aslında kusursuz bir kurgusu olduğu ortaya çıkıyor. En acısı ise sizin bunu yaşamak zorunda olduğunuzu bilmek. Bir şey geliyor ama ne elle tutabilirsiniz, ne gözle görebilirsiniz, ne de duyabilirsiniz. Çaresizliğin ve mağlubiyetin kekremsi tadı. Yapabileceğiniz tek şey durumu “ti”ye almak ve acınızı biraz dindirmek. Zayıf yönü mü? Yok!

Yazan: oZzIiI
Edit: knighTeen87


Çıkartılmış Sahneler:
oZzIiI (Özgür’ün kendi ağzından):
Biri manipülasyon mu dedi! Etrafındakileri kullanmak, laf kalabalığı, mübalağanın dayanılmaz çekiciliği… Evet, şu an sizinle ölesiye taşşak geçiliyorsa Özgür saldırısını yapmış demektir. Özgür’e karşı dikkatli olmasınız, GERÇEKTEN DİKKATLİ olmalısınız çünkü söyleyeceğiniz yanlış bir kelime ya da kullanacağınız yanlış bir terim götünüzde patlayabilir. Ve sinirlendiğinde hedef sizseniz ya çoğunluğu sağlamalı ya da kaçmalısınız. Tabi Özgür’ün kendini kaybetmiş bir psikopat gibi saldırmasının yanında manipülasyon yeteneğini kullanabilmesi durumunda kendinize bir destekçi bulabilirseniz. Normal hayatta bir sokak dövüşçüsü, bir kumarbaz ve kurnaz bir dolandırıcı neyse laf dalaşlarında Özgür odur! O dur o olmasına da maceraperestlik kime hayır getirmişte Özgür’e getirsin! Ego kimin gözünü kör etmemişte Özgür’ün ki görsün.  İşte bu iki özellik en büyük salaklıkları! Durduk yere düşmanlar edinir. Saçma sapan saldırmaya başlar!



5 yorum:

  1. Beni senin yazman iyi olmuş. Kendimin ki içime sinmediydi. Tekrar okuyunca komik olmuş :D Yazarken çok gülmemiştim

    YanıtlaSil
  2. Bir de ekipteki tag team kombolarını yazarsak süper olurdu üç tane var çünkü:
    1- Özgürün muratın başarılı olması için koşulları ve imkanları yaratıp normalde dahil olmayacakken dahil edip, rakibin üstüne salıp uzaktan kahkahalarla izlemesi
    2- Çağatayın hedef seçtiği kişilere emrenin de gideri varsa emrenin resmen o kişiye özel tahlil ettiği mermileri tahsis etmesi ve çağatayın bunları fütursuzca sıkması
    3- Normalde hedef olarak direkt birbirini seçen yiğit ve can ikilisinin tanrının ne hikmetiyse bazen çapraz ateşe alıp birisini arada pinpon topu gibi sektirmesi

    Bir de dezavanajlar:
    Murat: manası az (bazen mana olmamasına rağmen eski yıkıcı esprilerinden yapmaya çalışıp tamamiyle fail olması)
    Yiğit: unutkanlık (kombo falan duruyor birden nedense)
    Can: kendi takımına da hasar verme (tüm ataklar alan etkili niyeyse)
    Emre: sinir ve inatçılık birleşince adeta devamlı olarak boş kentkartı basmaya çalışan teyzeye dönüşmesi
    Çağatay: güçlü ama antik teknoloji, upgrade olmuyor
    Özgür: manipülasyonu becerip beceremediğini ayırt edememe ve becerdiğini sanıp komboya devam etme çabası

    YanıtlaSil
  3. Dezanavtajları yazdık zaten ama Tag Team Combolar iyiymiş! :D :D :D

    YanıtlaSil
  4. RÖR basınca uzuvları zaman - mekan eğrisi dışına çıkan ve kendisine yardım etmek isteyenlere Akuma eziyeti yapan Can
    Manipüle komple ekibin kontrolü ve anlam gücünün dışına çıkmasıyla rakibin arkasına geçince ölüm çeken Joe misali bakkala giden Özgür
    Kuru inadı ve kendinden emin tavırları ile ben birazdan ayılcam deyip ayıldığında daha çok saçmalayarak nimaaa! diyen dede misali sıfır defans kalan Çağatay
    İnce esprileri ve asil sexi ile ünlü , rakiplerini adeta are yok okey çekerek Terry ruhu ile pataklayıp uyku moduna geçince Abi bak bişey dicem diyerek klavyede s.ki tutan MoWcu oluveren Yiğit
    Soğuk kanlı ve dakik geçirişleri ile estetik sokuşlara imza atan ancak fazla soğuk kanlı olunca Auua! dedikten sonra Hadousu bütün Osaka'yı dolanarak geçen kalan Ryo misali Emre

    YanıtlaSil