Ekip olarak çok sıkı bir dostluğumuz olduğunu söylemek
kesinlikle yanlış olmaz. Tabi bizimkisi bu standart dostluklardan biraz farklı…
Genelde insanlar dostlarıyla keyifli vakitler geçirip sürekli yeni aktiviteler
ve çeşitli gezme görme faaliyetleri içine girer. Aynı şeyleri yapmak bir süre
sonra ( günler, haftalar, aylar, yıllar) onları sıkar. Ama bizde durum biraz
daha farklı. KoSF ekibi olarak en büyük haz aldığımız etkinlik birbirimizi
ölesiye aşağılamak, arkadan konuşmak, laf sokmak… Vs uzayıp gider. Ve Kutsal
barımız KAOS’da (eskiden “Sardunyas” idi ) her gün buluşup bunu yapmaktan bir
gram sıkılmayız.
Peki, neden böyle bir ruh hastası alışkanlığımız var?
Bunu başlatan neydi?
Ne zaman başladı?
Neden devam ediyor?
Ve en önemlisi niçin bunu kimse sorgulamıyor?
Bunu başlatan neydi?
Ne zaman başladı?
Neden devam ediyor?
Ve en önemlisi niçin bunu kimse sorgulamıyor?
Bu beş sorunun iki olası cevabı var. Ya gerçekten ruh
hastası pislik herifler olarak birbirimizi bulduk ya da birbirimize yüz yüze
laf sokup, dedikodu yapıp, sonra da buna hiç aldırış etmeden arkadaşlığımızın
devam etmesi mistik bir şey!
Yıllardır süren bu arkadaşlığımız ve mücadelemiz her
birimizin ayrı ayrı özellikler kazanıp bu özellikleri geliştirmesine sebebiyet
verdi. Sonuçta hiç birimiz altta kalamazdık. Ve her birimiz gerçekten ama
gerçekten çok acımasızdık!
Ralf (Murat – Ekipteki
adıyla ALF): Murat bu mücadele de iki türlü var oluyor. Ya dibe vuruyor ya
da beşimizi birden havaya atıp gelişine çakıyor. İstikrarsız ama inanılmaz yetenekli
futbolculara benzetilebilir. En önemli özelliği benzetmeleri… Benzetmelerini
adeta bir Samuray’ın kılıcını kullanması gibi kullanarak parmaklarımızdan
doğramaya başlıyor. Yıllarca sanayi de çalışmış olması ve İzmir’in orta
halliden bir tık aşağıdaki sokaklarında büyümesi kelime ve küfür haznesini o
kadar genişletmiş sanki bir okyanus gibi… Murat’ın espri kabiliyeti ve hazır cevaplılığı
ile birleştiğinde nükleer bir silahtan farksız oluyor. Kimi zaman bu okyanustan
çok tırt şeyler çıkmasını bir yana bırakırsak hepimizin ortak fikri gününde bir
Murat abartısız Cem Yılmaz’ı bile gömer. Gelgelelim Murat’ın bu özelliklerini
kullanmak için gösterdiği sabırsızlık onun kontrolünü kaybetmesine sebep
oluyor. Ve tam anlamıyla saçmalıyor.
Kendi tabiriyle el bombasının pimini çekip kendi cebine koyuyor. Siz hiç
bulaşmadan uzaklaşın havaya uçacaktır zaten.
Byakko(Yiğit –
Ekipteki adıyla Lord): Yiğit’in yetkinliği için kullanılabilecek yegâne
kelime “ince zekâ”. Tam bir boş muhabbet müptelası olan bu tembel piç
üşenmediği zaman gerçek anlamda bir sosyalist sosyoloji profesörü edasıyla laf
sokuyor. Bu tadı yakaladığınca en sinir bozucu olan şey ise karşılık vermek
yerine istemsizce sırıtmaya başlıyorsunuz! Ki bu durum bir saniyeden fazla
sürmese bile bir ürpertiye neden oluyor. Eğer ki esprinin tadına kendinizi
biraz kaptırırsanız. Yok olmamak işten değil! Ve bu ince zekânın altındaki
sinsilik ise korkudan dizlerinizin bağını çözebilir. Çünkü bu piç siz hiç
beklemiyorken kulağınıza iğne sokar gibi lafı götünüze sokabilir. Fakat…
Yiğit’inde Murat ve diğerleri gibi kitlendiği anlar yok değil. Tembelliğin
etkileri genlerine kadar işlediği için laflarını tamamlayamama gibi rezil
olduğu durumlarda sıkça yaşanıyor. Ayrıca kendisine de ani sokulan orantısız
esprilerde karşısındakine yaşattığı hisse kendi yaşamıyor değil.
Rhonantor (Can –
Ekipteki adıyla Cavidan): İşte orantısız zekâ! Lafı gediğine koymak ve hazır
cevaplık konusunda Murat’tan eksiği yok denilebilir. Ama en önemli özelliği
dayanıklılığı. Uzun soluklu bir tartışmaya girdiğinizde çalışma prensibini
anlayamadığımız beyni 213124321 yıl önceki bir ezikliğinizi ortaya
çıkarabiliyor. Ve kendisi gerçekten hiç mi hiç vazgeçmiyor. Bir süre sonra siz
yorulduktan sonra Rocky Balboa misali ringin ortasında gömüyor sizi! Yalan
söylemek, iftira atmak onun için hiç mi hiç sorun değil. Zaten kendisi izlediği
okuduğu ve oynadığı bilimum şeylerde her zaman pislik yapan karakterlere bir
sempati beslemiştir. Pro bir Karateci olarak ise temiz dövüştüğü gerçekten
söylenemez. Ve gizli silahı “RÖR”(gerçekten açıklamayacağım bir özellik) her ne
kadar zamanla etkisini kaybetmiş olsa da hala ürkütücü. Bu korkunç adamın ise 3 büyük zayıflığı var.
Birincisi destekçilerine saldırıp yalnız kalmak (nedenini kimse bilmiyor), ikincisi
yalan söylerken abartıya kaçmak (Örnek: Japonya da pirinç tarlasının olmamasını
iddia etmesi), üçüncüsü de olası mağlubiyetini sempatikleştirmek için kendine
hakaret etmesi (Bunun da dedenini bilmiyorum).
knighTeen87 (Emre –
Ekipteki adıyla Een): Bilimsel olarak laf sokan adam. Bunu nasıl mı yapıyor?
Tartıştığınız konu hakkında elle tutulur ve kanıtlanmış verileri önünüze
koyarak. Emre hepimizin aksine daha soğukkanlı yürütüyor bu savaşları. Acele
etmiyor. Konuyu soğutuyor ve bir bakmışsınız bir dahaki sefer sizi kafese
tıkılmış bir aslan haline getirmiş. Tüm o saldırganlığınız ve vahşiliğiniz bir
sirk seyrine dönüşüyor. Araştırma yapmak, veri toplamak, analiz etmek… O bu
mücadelenin Batman’i! Ve diğer bir yeteneği ise kendisi ile dalga geçebilme ki işte
bunu yaptığı zaman aldığı hasarı yarı yarıya indirmiş oluyor. Lakin gelgelelim
en büyük özelliği bazen en büyük handikabına dönüşüveriyor. Bazen çok geç
kalıyor ve rakibi onun hazırlıklarını yapmasına izin vermeden onu itin götüne
sokmuş oluyor. Hatta tüm o bilimsel veriler boş muhabbet eğlencesi uğruna hiç
oluyor. Ayrıca bazen inatçı kişiliği
tutulmasına sebep oluyor. Yıllarca sabır konusunda da çok fazla imtiyaz vermesi
şimdi onu biraz sinirli bir adam yaptı. (Ben
sinirli biri değilim s*kerim götünü! – Emre). Ve bu mücadele de sinirlerine
hâkim olmak önemlidir.
Lyzard (Çağatay –
Ekipteki adıyla Kaptan Mağara Adamı): Tank! Bu savaşta fiziksel
özelliklerinin tam aksine o zayıf adam muazzam bir çelik tanka dönüşüyor. Öyle
ki bazı dönemlerde açığını bulmak, laf sokmak imkânsızlaşıyor. Ve kuru inadını ve düz mantığını inanılmaz
kullanıyor. Aslında haklısınız tüm kozlar sizin elinizde ama bir türlü tatmin
olamıyorsunuz. Sanki hep bir şeyleri eksik ve yanlış gibi… Ve Emre’nin aksine
Çağatay’ın inatçılığı tutukluğa değil resmen yaratıcılığa dönüşüyor. Ve işte
tam burada düz mantığını ince zekâsıyla birleştirdiğinde Çağatay’ın soktuğu laf
bir tankın ağzından çıkan inanılmaz derece yıkıcı bir mermi gibi kafanızı
patlatıyor! Ama ya kötü nişan alırsa… O zaman da karşınızda hazır ve nazır bir
av! İşine çok meraklı bir mühendisin neşesi, merakı ve heyecanıyla alın elinize
tornavidayı başlayın Tankı sökmeye! Çünkü Çağatay bazen gerçekten anlamsız
laflar sokmayı deniyor. Sanırsın Atatürk gibi komutan gitmiş o kadar adamı Sarıkamış’a
yalınayak götüren Enver Paşa gelmiş.
oZzIiI (Özgür –
Ekipteki adıyla Özlil): (Özgür’ün
analizini ricası üzerine ben yazacağım – Emre). Bu adamın en büyük problemi özellikle
Ankara’ya gittiği zamandan beri canının feci sıkılmasıdır. Bu gibi can
sıkıntısı anlarında sırf eğlenmek adına ekibi birbirine düşürmeyi, numara
çekmeyi, yalan söylemeyi pek sever. Sonra da yaşattığı kaosu bir keyif sigarası
yakarak izlemeye koyulur. “Göreceli diye bir şey yoktur, benim dediğime
katılmıyorsan bariz gerizekalısın” felsefesi bu felsefeye alışık olmayanlar
için ölümcül ve fena derecede sinir bozucudur. Tiyatro kökenlerinin verdiği
etkiyle de Allah için iyi rol keser. Hele ki kankası Çağatay’ın da desteğini
arkasına alırsa durdurulamaz, daha doğrusu zapt edilemez hale gelir. Fakat
tartışma ilerledikçe “Birader sen bana inanmıyorsun ama benim bir arkadaşın
başına şu gelmiş” diye örnek verdiği an anlayınız ki tartışmayı kaybettiğini
fark edip fütursuz bir yalan sürecine geçmiştir. En güçlü silahı olan can
sıkıntı bir o kadar da en büyük zayıflığıdır. Çünkü bazen manipülasyonun
dozajını kaçırır ve planları kontrolden çıkıp fıslamaya başlar. Doğuştan esnaf
ve ego sahibidir, bu yüzden durmayı bilmez. İnadı destanlara konu olan
Çağatay’a karşı hariç…
Veee işte tüm bu oyunun yegâne kazananı…
Tanrı (Tanrı –
Ekipteki adıyla Tanrı): Genelde tek bir ses hissediyorsunuz. Evet yanlış yazmadım, duymuyorsunuz,
hissediyorsunuz: “BIIIIIZZT”… Bu ses geldiğinde her şeyin aslında kusursuz
bir kurgusu olduğu ortaya çıkıyor. En acısı ise sizin bunu yaşamak zorunda
olduğunuzu bilmek. Bir şey geliyor ama ne elle tutabilirsiniz, ne gözle
görebilirsiniz, ne de duyabilirsiniz. Çaresizliğin ve mağlubiyetin kekremsi
tadı. Yapabileceğiniz tek şey durumu “ti”ye almak ve acınızı biraz dindirmek. Zayıf yönü mü? Yok!
Yazan: oZzIiI
Edit: knighTeen87
Edit: knighTeen87
Çıkartılmış Sahneler:
oZzIiI (Özgür’ün kendi ağzından): Biri manipülasyon mu dedi! Etrafındakileri kullanmak, laf kalabalığı, mübalağanın dayanılmaz çekiciliği… Evet, şu an sizinle ölesiye taşşak geçiliyorsa Özgür saldırısını yapmış demektir. Özgür’e karşı dikkatli olmasınız, GERÇEKTEN DİKKATLİ olmalısınız çünkü söyleyeceğiniz yanlış bir kelime ya da kullanacağınız yanlış bir terim götünüzde patlayabilir. Ve sinirlendiğinde hedef sizseniz ya çoğunluğu sağlamalı ya da kaçmalısınız. Tabi Özgür’ün kendini kaybetmiş bir psikopat gibi saldırmasının yanında manipülasyon yeteneğini kullanabilmesi durumunda kendinize bir destekçi bulabilirseniz. Normal hayatta bir sokak dövüşçüsü, bir kumarbaz ve kurnaz bir dolandırıcı neyse laf dalaşlarında Özgür odur! O dur o olmasına da maceraperestlik kime hayır getirmişte Özgür’e getirsin! Ego kimin gözünü kör etmemişte Özgür’ün ki görsün. İşte bu iki özellik en büyük salaklıkları! Durduk yere düşmanlar edinir. Saçma sapan saldırmaya başlar!
oZzIiI (Özgür’ün kendi ağzından): Biri manipülasyon mu dedi! Etrafındakileri kullanmak, laf kalabalığı, mübalağanın dayanılmaz çekiciliği… Evet, şu an sizinle ölesiye taşşak geçiliyorsa Özgür saldırısını yapmış demektir. Özgür’e karşı dikkatli olmasınız, GERÇEKTEN DİKKATLİ olmalısınız çünkü söyleyeceğiniz yanlış bir kelime ya da kullanacağınız yanlış bir terim götünüzde patlayabilir. Ve sinirlendiğinde hedef sizseniz ya çoğunluğu sağlamalı ya da kaçmalısınız. Tabi Özgür’ün kendini kaybetmiş bir psikopat gibi saldırmasının yanında manipülasyon yeteneğini kullanabilmesi durumunda kendinize bir destekçi bulabilirseniz. Normal hayatta bir sokak dövüşçüsü, bir kumarbaz ve kurnaz bir dolandırıcı neyse laf dalaşlarında Özgür odur! O dur o olmasına da maceraperestlik kime hayır getirmişte Özgür’e getirsin! Ego kimin gözünü kör etmemişte Özgür’ün ki görsün. İşte bu iki özellik en büyük salaklıkları! Durduk yere düşmanlar edinir. Saçma sapan saldırmaya başlar!
Beni senin yazman iyi olmuş. Kendimin ki içime sinmediydi. Tekrar okuyunca komik olmuş :D Yazarken çok gülmemiştim
YanıtlaSilBir de ekipteki tag team kombolarını yazarsak süper olurdu üç tane var çünkü:
YanıtlaSil1- Özgürün muratın başarılı olması için koşulları ve imkanları yaratıp normalde dahil olmayacakken dahil edip, rakibin üstüne salıp uzaktan kahkahalarla izlemesi
2- Çağatayın hedef seçtiği kişilere emrenin de gideri varsa emrenin resmen o kişiye özel tahlil ettiği mermileri tahsis etmesi ve çağatayın bunları fütursuzca sıkması
3- Normalde hedef olarak direkt birbirini seçen yiğit ve can ikilisinin tanrının ne hikmetiyse bazen çapraz ateşe alıp birisini arada pinpon topu gibi sektirmesi
Bir de dezavanajlar:
Murat: manası az (bazen mana olmamasına rağmen eski yıkıcı esprilerinden yapmaya çalışıp tamamiyle fail olması)
Yiğit: unutkanlık (kombo falan duruyor birden nedense)
Can: kendi takımına da hasar verme (tüm ataklar alan etkili niyeyse)
Emre: sinir ve inatçılık birleşince adeta devamlı olarak boş kentkartı basmaya çalışan teyzeye dönüşmesi
Çağatay: güçlü ama antik teknoloji, upgrade olmuyor
Özgür: manipülasyonu becerip beceremediğini ayırt edememe ve becerdiğini sanıp komboya devam etme çabası
Dezanavtajları yazdık zaten ama Tag Team Combolar iyiymiş! :D :D :D
YanıtlaSilRÖR basınca uzuvları zaman - mekan eğrisi dışına çıkan ve kendisine yardım etmek isteyenlere Akuma eziyeti yapan Can
YanıtlaSilManipüle komple ekibin kontrolü ve anlam gücünün dışına çıkmasıyla rakibin arkasına geçince ölüm çeken Joe misali bakkala giden Özgür
Kuru inadı ve kendinden emin tavırları ile ben birazdan ayılcam deyip ayıldığında daha çok saçmalayarak nimaaa! diyen dede misali sıfır defans kalan Çağatay
İnce esprileri ve asil sexi ile ünlü , rakiplerini adeta are yok okey çekerek Terry ruhu ile pataklayıp uyku moduna geçince Abi bak bişey dicem diyerek klavyede s.ki tutan MoWcu oluveren Yiğit
Soğuk kanlı ve dakik geçirişleri ile estetik sokuşlara imza atan ancak fazla soğuk kanlı olunca Auua! dedikten sonra Hadousu bütün Osaka'yı dolanarak geçen kalan Ryo misali Emre
Puhahah AMK Murat :D:D
YanıtlaSil