20 Nisan 2011 Çarşamba

Önce Beyaz Bir R.Ö.R. Geldi...

Tarih: Mayıs 2008

Rör kavramı üzerine bugüne kadar ekibimiz tarafından çok şey yazıldı çizildi ancak ‘’rör’’ anlatılabilse de tam olarak yaşanılmadan ifade edilemeyen bir kavram olarak kaldı. Biz size bunu ne kadar anlatmaya çalışsak da ‘’rör’’ü hiçbir zaman tam olarak ifade edemeyeceğiz. Değerli arkadaşlarım KoSF ekibi üyeleri bu konu hakkında ciddi incelemelerde bulunmuş, birkaç yazı yazmışta olsa eminim ki yazarken bile tam olarak ne anlatmaya çalıştıklarını ifade edemediler. Rör kavramının şu ana kadar açıklanan bütün tekniklerini aynı anda yemiş biri olarak olayı aydınlatmak adına birkaç taşta ben koyacağım.

Dört yıl önceydi. Her zamanki gibi İzmir ili genel vericiler derneğine(Deep Rock Bar) gidip birkaç hatun düşürmek için evden çıktım. Fazla uğraşmadan Deep’ten güzel bir kızla tanışma fırsatı buldum.(Ekibim bana inanmayacak ama kız Defender Of The Shire değildi. Hobbitlerle hiç alakası yoktu gayet boyu da fiziği de yerindeydi. Ancak birkaç kez yanımda çok sağlam Torbaköylü Baggins yakaladıkları için götümdeki hobbit tıpasını asla çıkartamayacağımı biliyorum.

Kızın etrafında bir tane s*k kafalı kankası vardı. Etrafındaki tiplerle daha fazla muhabbet kurmaya çalıştım çünkü kanka ayağı göt ayağının derinliğini öğrenmek istiyordum. Uzun süren muhabbetin sonunda hiçbir sonuca varamamıştım. Kızın sadece Aksel adında yavşak mı yavşak bir kankası vardı. “Kankam canım cicim” dostluktan ölmek üzereydiler. Harvey Dent gibi kankalık yapıyordu kıza resmen, o derece dürüst gözüküyordu. Bir kaç edebiyat birkaç güzel laf ile Şebnem Ferah tabanlı bu kızı kafalamayı başarmıştım.

Çalıştığım için sadece kızla pazar günleri görüşme imkânım oluyordu. Zamanla her şey güzelleşti. Muhabbet oturmuştu bana benden hoşlandığını açıkça söylüyordu ve ben artık kızın verebilme potansiyeli ölçecek olaylara girişmeye hazırdım. Sorularım davranış biçimlerim hep o yönde yoğunlaşmaktaydı. Aşırı olmasa da kısmen olumlu sonuçlar almıştım. Yüz yüze görüşemediğimiz zamanlar içersinde msn’de konuşuyorduk. Bazen sadece ikimiz bazen ise bunun göt kankası Aksel’ide davet edip beraber konuşuyorduk. Tanışmamızdan 1 ay kadar sonra Aksel durduk yere msn’de bana ‘’Abi bu kız seni sarmaz sanırım kaşar, bende dostluğumu kestim bak şu konuşma şekline’’ diyerek msn’de bana kızın konuşmalarını kopyalıyordu. Bende ‘’Vay amına koyum demek öyle ha…’’ diye konuşmayı devam ettiriyordum salak gibi. Meğerse bu yavşakta kıza gidip ‘’ Bak murat senin hakkında böyle konuşuyor kanka’’ diyerek konuşmalarımı yapıştırıyor karşılıklı gerilla yoluyla bizi birbirimizden soğutmaya çalışıyordu.

Zamanla kızın bana olan tavırları sertleşmeye başlayınca ben bu götten şüphelendim. Sonra bir gün kızı çağırdım konuştuk. Konuştukça bu şerefsizin ne mal olduğu ortaya çıktı. Basit planlar peşinde koşan engelleyemeyeceği ilişkilerin arkasını kazarak kızları elde etmeye çalışan basit biriydi. Ben bunu öğrenince telefonu açtım ve çocuğa ‘’Şimdi sana küfredicem kapatırsan ananı avradını s*kerim’’ diye tehdit ederek konuşmama başladım. Gerekçemi açıkladıktan sonra çocuğa yaklaşık 45 dk küfrettim ve telefonu kapattım. Çok sinirliydim. Karıya vurmak için planladığım sürecim sekteye uğramıştı. Hemen ardından Can’ı aramak gibi korkunç bir hata yaptım. Ancak çok sinirliydim bu yavşak acilen sopa yemeliydi…

Şimdi size Can’la olan konuşmamı eksiksiz yazacağım:
M: Alo Can naber abi?
C: İyi abi senden?
M: Kötü…
C: Noldu AAB?
M: Kavga etmek ister misin birader?
C: Olur ne zaman?
M: O.çocuğunun biri bi lavukluk yaptı *mına koyacaz pezevengin tamam mı?
C: Ne zaman abi?
M: Pazar günü saat 1 de kilise sokağına gelecek orda döveceğiz.
C: …………(dııt dıttt dıtt [Telefon kapanır])
M: Can?...Alo?...

Can benim ne tepki vereceğimi zerre umursamadan saati ve tarihi beyni algıladığı an telefonu kapattı. Oysaki bu olayları bitirmek yerine her şeyi yeniden başlatmıştı. Aslında bunu o an fark ettim ancak çokta umurumda değildi, tek amacım çocuğun sopa yediğini görmekti. Bense pazar günü gelene kadar boşta kaldıkça çocuğa tehdit mesajları atıyor, mesajlarımla annesini ve ablasını pozisyondan pozisyona sokuyordum. Ancak çocukta onur, gurur ve delikanlılık bir yana erkeklikten eser olmadığı için hiç birine karşılık vermiyordu. Bende bu götün karılık oranını gördükçe daha da üstüne gidiyor ve daha da fazla dövmek istiyordum.

Pazar günü geldi çattı. Can’ı bir hafta önce aramış olmama rağmen bana tek bir mesaj bile atmamış, durumun akıbetini öğrenmek için zerre diyaloga girmemişti. Zaten olay değişse bile Can içgüdü rör’ü atıp bizim nerde olduğumuzu sonar sistemi gibi anında bulacaktı. Şu an Özgür’ün evinde bulunan ve anime izledikçe gaza gelip evde sallayarak s*kerttiği katanamı gitar kılıfına koyup yola çıktım. Götüne sokacaktım bu kılıcı kararlıydım. Ben kavga yerine yarım saat önce gelmiştim. Aksel götü de arkadaşı ile beraber benden biraz daha önce gelmiş Logos’un kapısının önünde dayak yiyecekleri anı bekliyorlardı. Aksel korkak yanındaki arkadaşı ise ondan daha korkaktı. Ben telefonda pozisyondan pozisyona soktuğum akrabalarını bir kez daha suratlarına anlatıyorum, ben anlattıkça herhangi biri en ufak sinirlenmiyor en ufak gurur meselesi yapmıyorlardı. Caddenin ortasında saydığım küfürlere etraftaki esnaf dayanamadı dükkânlarından dışarı çıkıp benim bağıra bağıra saydırdığım küfürleri dinlemeye başladı. Çocuk sadece özür diliyor ‘’Abi yaptık bir hata kusura bakma bir daha kızla görüşmem’’ diyerek Emre Aydın sesiyle karşımda boyun büküyordu. Ben konuştukça sinirlendikçe karşımda muhatap olarak erkek bulamadığımı gördüm. Size yemin ederim bir erkeği kışkırtabilecek her yolu denedim. Her hakareti her türlü laf sokmayı her türlü aşağılamayı denedim. Sonucunun boş olduğunu görünce ‘’Senin ben erkekliğini s*keyim sana erkek diyen adamı iki kere s*keyim’’ dedim ve cep telefonumu çıkardım. Uzun süredir küfrediyordum ve can ortalıklarda yoktu. Saatime baktım 13:01’ i gösteriyordu. Kafamı kaldırdım önce sağa ve sonra sola döndüğüm AN Can köşeden belirdi…

Tarihe damgasını vurmuş ciddi fantastik filmleri yada bilimkurguları izledikten sonra ‘’Abi bu gerçek olsa ya lan?’’ diye sorarız ya, mesela ‘’Abi Terminator T-600’lerin gerçek olduğunu düşünsenize?’’.Ya da Street Fighter’daki Akuma’nın Shun-Goku-Satsu saldırısının gerçek olduğunu… Can işte tam bu ikisinin karışımı gibiydi. Sadece yere bakarak ilerliyordu. Kulağında kulaklık vardı müzik dinleyerek geliyordu. Kolları hareketsizdi. Bütün kafası pancar gibi kızarmıştı. Gözlerini yerden hiç ayırmadan ilerliyor ancak kalabalıkta bir kişiye bile çarpmadan sıfır sürtünme ile Tomahawk füzesi gibi artan ivmeyle yaklaşıyordu bize. Yaklaşırken kulaklığını çıkardı. Ve bizim yanımıza geldi. Can vücudundaki bütün kasları sıkarak Aksel’in yanında dimdik durdu. Sadece çocuğun gözlerine bakıyor ve korkunç bir şekilde soluk alıyordu. Can’a ‘’Can atla’’ gibi bir komut vermeme gerek yoktu. Bunu aklımdan geçirsem bile geçirdiğim an Can çocuğu gövdesinden tutup ikiye ayıracaktı biliyordum. O yüzden ne olur ne olmaz diye bunu aklımdan geçirmemeyi tercih ettim.

İşin ilginç yanı ise benim karşımda iki tane çocuk vardı ama Can Aksel’in hangisi olduğunu bana hiç sormadan anlamıştı. Bunu nasıl yaptığını yemin ederim bilmiyorum. Çünkü ben Can’a olay yeri ve saat dışında hiçbir şey söyleyememiştim. Sonra çocuk döndü baktı Can’a emo gibi. Zaten ağlamak üzereydi. Ben Can’a ‘’Abi biz konuştuk olayı hallettik gel abi sen’’ dedim kolundan tuttum. Can hiçbir şey söylemedi. Geldiği an nasılsa aynı o şekilde yerinden 1mm bile kıpırdamamış şekilde çocuğun suratına soluyordu.’’Abi s*ktret gel ben sana olayı anlatacağım’’ dedim. Çocuklara ‘’Bir daha seni görmeyim buralarda s*kerim hayatını yürü git lan!’’ dedim ve Can’ı ordan alıp ayrıldım.

Henüz 10 metre bile gitmemiştik ki Can son derece sakin ve beyefendi bir ses tonuyla bana ‘’Abi noldu? ‘’ diye bir soru sordu.Bende ‘’Biz konuştuk birad…’’ dememe kalmadı Can korkunç bir ses tonuyla bana ‘’ABİ NİYE KONUŞUYORSUN ADAMLARLA!!!!!!!!!’’ dedi.Sesi benim bedenimi hiçe sayarak hızını kesmeden içimden geçip arkamdaki duvara çarpıyordu.Her hücremde tek tek hissedebiliyordum.’’Abi adamlarla konuştum adamlar tırt herifler kavga edilecek gibi değ…’’ diyemedim ve yine içimden bir enerji huzmesinin geçtiğini hissettim: ‘’ABİ ADAMLARLA NİYE KONUŞUYORSUN!!!!!!!!’’.Rör’ün evrendeki kapladığım yeri hiçe sayarak ikinci kez içimden geçmesinden sonra olayı açıklamayı bıraktım.Beynim iflas etmişti.Yanımda tank mayını patlamış gibi hissediyordum.O an çok büyük bir suç işlediğimi fark ettim.Can’ın kavga etmesini resmen ben engellemiştim.Ama Can’ın vücudundaki kimyasal değişimler ışık hızından daha hızlıydı bunu ekip çok önceleri fark etmişti, o yüzden az önce yediğim iki süpernova Rör’ü umursamadım ve sakince ‘’Bi bira içelim mi birader?’’ dedim.’’OLUR AAAB!!!!’’ diyerek cevap verdi ve konuyu o an orda kapattık.İşin benim açımdan epic-fail- olan kısmı ‘’Am için rör yemiş olmam’’ olarak kaldı…

Bazı şeylerin tarifi, izahı mümkün değildir. Anlatamazsınız. Konuşmak ya da yazmak ifade şekli olarak yetersiz kalabilir. Ben elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım. Siz hayal edin çünkü bir daha ‘’rör’’ü kimse göremeyecek. Neden mi? Tarih bizim ekip için tekerrürden ibarettir. Birkaç satır yukarda bahsettiğim o epic-fail oldu ve Can’ın ‘’RÖR’’ü bir piramitin tepesinde amın içine kaçtı.

Yazan: RALF

9 yorum:

  1. Puhahahah çok iyi betimlemişin birader. Olay resmen gözümün önünde canlandı :):):)

    YanıtlaSil
  2. can haklı abi...
    niye konuşuyorsun ki adamlarla? :D:D

    Sodakazam

    YanıtlaSil
  3. Ah ulan ah konuşmayaydın adamlarla direkt dalaydık hem haklı olup hem de stres atmış olacağıdık.

    Bu arada RÖR'ün kaynağı sanırım atamadığım enerji miktarının depolanmasıydı,artık gayet atabildiğimden RÖR bitmiş olabilir.

    YanıtlaSil
  4. Şu ana kadar yapılmış en iyi rör betimlemesiydi :D

    YanıtlaSil
  5. RÖR'ü tüm çıplaklığı ile en iyi yansıtan yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  6. Kollarını yana yapıştırıp müzik dinleyerek gelen Can dünyanın en tehlikeli varlığıdır. Sakın o durumdayken bulaşmayın, çünkü kesin yolda gelirken Manowar ya da herhangi bir hücum marşı dinliyodu :D

    Can'ın kavgada desteğini almak için tek kontrat kavganın garanti olması, yoksa dövemediği için en kötü ihtimalle size de Rör atar. ona göre çağırın adamı ya :D

    YanıtlaSil
  7. tüm yazıları tekrar okuyordum da bu yazıda birşey dikkatimi çekti: abi şimdi bu rör bir piramitin tepesinde amın içine kaçtı ya, peki nereye gitti? biliyoruz ki hiçbir enerji kaybolmaz ama dönüşür, ki kahramanımız da şu cümleleriyle (Bu arada RÖR'ün kaynağı sanırım atamadığım enerji miktarının depolanmasıydı,artık gayet atabildiğimden RÖR bitmiş olabilir) destekledi zaten. peki yayılmış veya dağılmış olabilir mi, radyasyon misali çevreye saçılıp bulaşmış olamaz mı? :D
    bir an önce cevaplrınızı ve analizlerinizi bekliyorum :D:D

    ~sadık okuyucunuz

    YanıtlaSil
  8. Kıymetli okuyucumuz, bahsettiğin RÖR enerjisi şu an cinsel enerjiye dönüşmüş durumda tamamen. Umarım bu yeterince açıklayıcı olmuştur. Bizi takip etmeye devam et :)

    YanıtlaSil
  9. tameman cinsel enerjiye dönüştüyse, helal kardeşime :D
    (demeden edemicem)beline kuvvet karşim ;)

    ~s.o.

    YanıtlaSil