30 Mayıs 2011 Pazartesi

Tatil Günlükleri#2: Bir Yol Hikayesi

Tarih: 16 Ağustos 2010

Annem balkonda yataklarımızı hazırlamıştı. Müthiş bir keyiftir yaz akşamları İzmir’de balkonlarda uyumak. Hava inceden eser böyle, bir pike çekersin üstüne, mis gibi uyursun sinek falan hiç olmaz. Ama yaşadığımız hamam sefasından dolayı her şeyin bizi kirleteceğini düşünüyorduk. Can on dakika da bir bu hamam olayını sürekli tekrarlamamız gerektiğini ısrarla anlatıyordu. Yiğit arada “Abi çok zahmetli git ge…” gibi bir cümle kurmaya kalktı. İster inanın ister inanmayın orda Yiğit ölmediyse bunun tek sebebi tanrının onunla işinin bitmemiş olmasıdır. Ki bunun örneklerini de defalarca yaşadık. Evet, Yiğit cümlesini bitirmeden tüm evrende, galakside, uzayda, her ne zıkkım varsa orda zaman durdu. Zamanı o kadar hızlı biçimde sadece tanrı durdurabilirdi. Lakin bu eylemi gerçekleştirmeseydi Can Yiğit’in gırtlak borusunu eline alıp, boynu parçalanmış Yiğit’e RÖR atabilirdi. Yaklaşık 2-3 saatlik sataşma, birbirine laf sokma, çoğunluk olup tek kişiyi s*kme, Yiğit’in kendisini s*keceklerini bile bile Can ve Murat’ı yanına alıp bana saldırma faslını tamamlayarak uyuduk.

Sabah olmuştu. Çağatay geç uyandığı için ekipçe onun evine gitmiştik. Arabaya yerleşip yola çıktık. Ve ben klasik hareketimi yapıp İzmir radyolarının efsane radyo kanalı olan İmbat (tam damar) FM’i açtım. Arkada oturan Murat’tan gelen “Hah y*rrağı yedik birader” tepkisi direkt Çağatay’ın kahkaha atmasına sebep oldu. Ekipte benim haricimde tek bir insan evladı bile arabesk müzik dinlemezdi. Ama sabahın köründe ben bile dinleyemedim doğrusu ve hemen tatil yöresine gitmenin verdiği heyecan ile Serdar Ortaç parçası aramaya başladık ve 1 mili saniyede bulduk. Serdar Ortaç’ın hiçbir kalitesi ve sanat değeri olmayan parçalarının en önemli özelliği hangi kültürden, ırktan, dinden, olursan ol 5 ile 10 saniye arasında sizi etkisi altına almasıdır. Hemen kameramı çıkardım ve yol boyunca ekibi sürekli taciz edeek eğlence malzemesi çıkarmaya başladım. Ve inanın hiç uğraşmama gerek kalmadı.

Yol boyunca espriler patlatıp kahkahalar atarak Didim’e gelmiştik. Evi kiraladığımız adamı arayıp adresi detaylı şekilde almak istedim. Ve tanrının ilk müdahaleleri o zaman başladı. O kadar profesyonel hamlelerdi ki (tanrı sonuçta) anlamamamız için ufaktan ufaktan kuruyordu her şeyi. Ev sahibi ile diyalogumuz aynen şu şekilde gelişti:

Ev Sahibi: Alo
Özgür: Merhaba Selim Bey. Ben Özgür, dün evinizi kiralamıştık.
E.S.: Aa evet! Vardınız mı Didim’e?
Ö: Evet. Bende onun için aramıştım. Tam olarak adres neydi.?
E.S.: Tam zamanı şimdi çok güzeldir oralar.
Ö: ???. Evet, hava bayağı güzel, çok sıcak değil! Sizin yazlığın tam adresi neydi?
E.S.: Altınkum taraflarında takılın, oralar daha güzel olur, hareketlidir de.
Ö: ???? Evet. Az çok biliyoruz daha önceden gelmiştik. Ben evin adresini alsam?
E.S.: Ana cadde üzerinde tüm marketleri bulabilirsiniz. Ama B.İ.M daha ucuzdur yiyecekleri oradan alın. Ama alkol satılmaz.
Ö: Selim Bey adresi alsam?
E.S.: Ahh tabi. Nemci Usta Köftecisi'nin karşı sokağı
Ö: Açık adres alırsam daha kolay bulurum sanırım.
E.S.: Merkezde zaten yazlık.
Özgürün İç Sesi: Senin ben ağzına sokayım! Be orospuçocuğu sokak ver, no ver anasını s*ktiğimin oğlunun çocuğu, s*kicem ağzını yüzünü şimdi! Yandan yemiş piçin evladı! G*tüne bacağım girsin! Zihnine tecavüz ettiğiminin piçi!
Ö: Selim Bey, sokak veya cadde ismi verirseniz daha kolay olur.
E.S.: Adrese gerek yok ya. Necmi Usta Köftecisi diyin herkes bilir

Ve takdir edersiniz ki suratına kapattım telefonu. Çağatay evin nerede olduğunu sordu. Bende Necmi Usta Köftecisi’nin karşısında olduğunu söyledim. Tabii ki böylesine saçma bir adres adamı tatmin etmedi ve bana doğru düzgün bi adres olup olmadığını sordu. Adamın inatla sokak ya da cadde belirtmediğini
söyleyince “Niye vermiyor abi?” dedi. “Abi Allah aşkına sür adam arıza” diye yanıtladım. Daha sonra her yabancının yer ararken yapacağı ilk şeyi yaptık: Taksiciye sormak. Uzun bir ana caddenin ardından Didim'in merkezine geldiğimizde bir taksi durağı gördük. Ben arabadan indim, durağa doğru yöneldim ve taksiciye “Necmi Ustanın Köftecisi nerede?” diye sordum. Ne cevap alsam beğenirsiniz sevgili okur? “Öyle bir köfteci yok” dedi adam! Hani “Bilmiyorum” ya da “Şu taraftaydı galiba” falan değil! “Dayı“ dedim, “Sen bilmiyor olabilir misin adresi öyle tarif ettiler” dedim. Ve bir bomba daha patlattı dayı: “Sokağı caddesi yok mu birader?”
“Yok aq işte yok, sokakla cadde ismi vermedi psikopat herif!” demek isterdim ama tabii ki de bir taksiciye, hele ki taksi durağı önünde duran bir taksiciye böyle küfürlü ve artist bir şekilde gider yapamazdım. Zaten yapsaydım büyük ihtimalle şu an bu yazıyı yazamıyor olurdum. Üstelik yanımızda Can da yoktu, ki olsa da taksicilerin meşeden yapılan son derece hafif ve kullanışlı olmakla beraber fizik kuralarını alt üst edercesine yıkıcı ve kırıcı orta boy soparıyla baş edebileceğini hiç sanmıyorum. Neyse ki oradan bir abi çıkıverdi, çıkmaz olaydı piçin evladı. “Ben biliyorum ya şu kavşaktan dönün geldiğiniz yöne doğru bir iki kilometre gidin 2. ışıklar gelecek, oradan sola girin” dedi. Son derece anlaşılır ve net bir adres tarifiydi, inanın hiç şüphelenmedim. Arabaya bindim, “Abi buradan dön geride ikinci ışıklardan sola dönecekmişiz” diye Çağatay'a tarifi aynen verdim. “Çağatay abi zaten merkezdeyiz geride ne işi var?” dedi.

Son derece haklıydı ama adam öyle tarif etmişti. Bir şekilde o tarafa doğru gittik ve otobüs terminaline çıktık. “Be *mına kodumun taksicisi, ulan şimdi tatilde olmayacaktık. Ya da sen şimdi İzmir de olacaktın. Ben o durağın tepesine hepinizi dizip, mahallenin çocuklarına boncuk atan havalı tüfeklerden birer tane verip, 3 bin 5 bin tane boncuk alıp, sabaha kadar sizin orada belanızı siktirtirdim ama şimdi hiç sırası değil” gibisinden son derece sadist eylemler kurgulayıp küfürler ederek merkeze geri döndük. İş başa düşmüştü. Bir şekilde bulacaktık burayı. Elimizde yeterli veri vardı, ev Altınkum plajına yakındı bir kere ve kimsenin bilmediği Necmi Usta’nın Köftecisi’nin karşı sokağındaydı. Çağatay sürekli “Abi şu adamı bir daha arasana” diyordu. Ama ben adamı ararsam, tatilimiz iptal olacaktı. Çünkü ben sülalesinde ne kadar kadın sıfatı varsa elden geçirecektim. Arkadan Yiğit ile Murat buldukları fırsat ile bana sürekli olarak yüklenip itin götüne sokup sokup çıkarıyorlardı. Onlara göre suçlu bendim. Yön duygum yoktu, beyinsizdim, adresi anlamamıştım ve gurur yaptığım için adamı bir daha aramıyordum. Buldukları fırsatı harika değerlendiren bu s*kik ipneler, özellikle de Murat yavşağı kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyordu benimle, ve verdiğim her cevabı da adeta kıvırıp götüme sokuyordu.

Neyse ki az buçuk varoş tipli genç bir çocuk gördüm. İçimden “Lan bilirse bir tek bu bilir, her öğlen köfte ekmek yiyordur bu” diyerekten çocuğa sordum. Eliyle göstererek “Valla birader merkezdeki büyük kapalı çarşıdan sağa girin, 2. sokakta bir köfteci var. Belki orasıdır.” dedi. Gittik ve sonunda meaknı buldum. Gelgelelim Necmi Usta’nın Köftecisi kolpa bir mekânda, dandik bir tabelası olan bildiğin 5. Sınıf bir köfteciydi. Dükkân 50 metrekare ya var ya yoktu. Bu kadar rantı yüksek bir yerde ne arıyordu böyle bir mekân? Daha da önemlisi toprağını s*ktiğimin Didim’inde merkezde büyük, kocaman, devasa bir kapalı çarşı var, bizim evin karşısında kocaman havuzu olan bir bar var, var oğlu var işte. Ama bizim ev sahibi olacak mal “Necmi Usta’nın Köftecisi “ diye tarif ediyor adresi.

Herneyse, evi bulduk ve anahtarı alacağımız teyzeye ücreti ödeyip anahtarı aldık. Şöyle derin bir nefes alıp “Sakin ol” dedim kendi kendime “Evine gir, Emre de gelir birazdan denize gideriz, hiçbir şeyin kalmaz” dedim. Ve kiraladığımız yazlığa doğru hareket etmeye başladık...

Yazan: oZzIiI

5 yorum:

  1. Ev sahibinin anlayış kapasitesi müthişmiş. Ayrıca Ersen'in de yolculuk boyunca ekiple beraber olmasına rağmen yazıda adının bir kez bile geçmemesi çok daha ilginç, hahahahaha :D

    YanıtlaSil
  2. Amk şu ev sahibi ile yaşanan diyalogta yarıldım :D:D

    O herifin sonradan da bir kaç götlüğüne tanık olmuştuk sanki yanlış mı hatırlıyorum?

    YanıtlaSil
  3. Ben Özgürün sadistike planına bayıldım,kesin yapıp uzaktan izlemek lazım :D

    YanıtlaSil
  4. Abi bu oykunun devamini bekliyorum ozellikle tencere tava macerasini :D

    YanıtlaSil
  5. Tencere tava olayını yazıcak zaten bölüm 3 te :D Abi bu tatilde çok fazla macera çıktı aslında ya:D

    YanıtlaSil