Tarih: 16 Ağustos 2010
Sabah olmuştu. Çağatay geç uyandığı için ekipçe onun evine gitmiştik. Arabaya yerleşip yola çıktık. Ve ben klasik hareketimi yapıp İzmir radyolarının efsane radyo kanalı olan İmbat (tam damar) FM’i açtım. Arkada oturan Murat’tan gelen “Hah y*rrağı yedik birader” tepkisi direkt Çağatay’ın kahkaha atmasına sebep oldu. Ekipte benim haricimde tek bir insan evladı bile arabesk müzik dinlemezdi. Ama sabahın köründe ben bile dinleyemedim doğrusu ve hemen tatil yöresine gitmenin verdiği heyecan ile Serdar Ortaç parçası aramaya başladık ve 1 mili saniyede bulduk. Serdar Ortaç’ın hiçbir kalitesi ve sanat değeri olmayan parçalarının en önemli özelliği hangi kültürden, ırktan, dinden, olursan ol 5 ile 10 saniye arasında sizi etkisi altına almasıdır. Hemen kameramı çıkardım ve yol boyunca ekibi sürekli taciz edeek eğlence malzemesi çıkarmaya başladım. Ve inanın hiç uğraşmama gerek kalmadı.
Ev Sahibi: Alo
Özgür: Merhaba Selim Bey. Ben Özgür, dün evinizi kiralamıştık.
E.S.: Aa evet! Vardınız mı Didim’e?
Ö: Evet. Bende onun için aramıştım. Tam olarak adres neydi.?
E.S.: Tam zamanı şimdi çok güzeldir oralar.
Ö: ???. Evet, hava bayağı güzel, çok sıcak değil! Sizin yazlığın tam adresi neydi?
E.S.: Altınkum taraflarında takılın, oralar daha güzel olur, hareketlidir de.
Ö: ???? Evet. Az çok biliyoruz daha önceden gelmiştik. Ben evin adresini alsam?
E.S.: Ana cadde üzerinde tüm marketleri bulabilirsiniz. Ama B.İ.M daha ucuzdur yiyecekleri oradan alın. Ama alkol satılmaz.
Ö: Selim Bey adresi alsam?
E.S.: Ahh tabi. Nemci Usta Köftecisi'nin karşı sokağı
Ö: Açık adres alırsam daha kolay bulurum sanırım.
E.S.: Merkezde zaten yazlık.
Özgürün İç Sesi: Senin ben ağzına sokayım! Be orospuçocuğu sokak ver, no ver anasını s*ktiğimin oğlunun çocuğu, s*kicem ağzını yüzünü şimdi! Yandan yemiş piçin evladı! G*tüne bacağım girsin! Zihnine tecavüz ettiğiminin piçi!
Ö: Selim Bey, sokak veya cadde ismi verirseniz daha kolay olur.
E.S.: Adrese gerek yok ya. Necmi Usta Köftecisi diyin herkes bilir
Ve takdir edersiniz ki suratına kapattım telefonu. Çağatay evin nerede olduğunu sordu. Bende Necmi Usta Köftecisi’nin karşısında olduğunu söyledim. Tabii ki böylesine saçma bir adres adamı tatmin etmedi ve bana doğru düzgün bi adres olup olmadığını sordu. Adamın inatla sokak ya da cadde belirtmediğini söyleyince “Niye vermiyor abi?” dedi. “Abi Allah aşkına sür adam arıza” diye yanıtladım. Daha sonra her yabancının yer ararken yapacağı ilk şeyi yaptık: Taksiciye sormak. Uzun bir ana caddenin ardından Didim'in merkezine geldiğimizde bir taksi durağı gördük. Ben arabadan indim, durağa doğru yöneldim ve taksiciye “Necmi Ustanın Köftecisi nerede?” diye sordum. Ne cevap alsam beğenirsiniz sevgili okur? “Öyle bir köfteci yok” dedi adam! Hani “Bilmiyorum” ya da “Şu taraftaydı galiba” falan değil! “Dayı“ dedim, “Sen bilmiyor olabilir misin adresi öyle tarif ettiler” dedim. Ve bir bomba daha patlattı dayı: “Sokağı caddesi yok mu birader?”

Son derece haklıydı ama adam öyle tarif etmişti. Bir şekilde o tarafa doğru gittik ve otobüs terminaline çıktık. “Be *mına kodumun taksicisi, ulan şimdi tatilde olmayacaktık. Ya da sen şimdi İzmir de olacaktın. Ben o durağın tepesine hepinizi dizip, mahallenin çocuklarına boncuk atan havalı tüfeklerden birer tane verip, 3 bin 5 bin tane boncuk alıp, sabaha kadar sizin orada belanızı siktirtirdim ama şimdi hiç sırası değil” gibisinden son derece sadist eylemler kurgulayıp küfürler ederek merkeze geri döndük. İş başa düşmüştü. Bir şekilde bulacaktık burayı. Elimizde yeterli veri vardı, ev Altınkum plajına yakındı bir kere ve kimsenin bilmediği Necmi Usta’nın Köftecisi’nin karşı sokağındaydı. Çağatay sürekli “Abi şu adamı bir daha arasana” diyordu. Ama ben adamı ararsam, tatilimiz iptal olacaktı. Çünkü ben sülalesinde ne kadar kadın sıfatı varsa elden geçirecektim. Arkadan Yiğit ile Murat buldukları fırsat ile bana sürekli olarak yüklenip itin götüne sokup sokup çıkarıyorlardı. Onlara göre suçlu bendim. Yön duygum yoktu, beyinsizdim, adresi anlamamıştım ve gurur yaptığım için adamı bir daha aramıyordum. Buldukları fırsatı harika değerlendiren bu s*kik ipneler, özellikle de Murat yavşağı kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyordu benimle, ve verdiğim her cevabı da adeta kıvırıp götüme sokuyordu.
Neyse ki az buçuk varoş tipli genç bir çocuk gördüm. İçimden “Lan bilirse bir tek bu bilir, her öğlen köfte ekmek yiyordur bu” diyerekten çocuğa sordum. Eliyle göstererek “Valla birader merkezdeki büyük kapalı çarşıdan sağa girin, 2. sokakta bir köfteci var. Belki orasıdır.” dedi. Gittik ve sonunda meaknı buldum. Gelgelelim Necmi Usta’nın Köftecisi kolpa bir mekânda, dandik bir tabelası olan bildiğin 5. Sınıf bir köfteciydi. Dükkân 50 metrekare ya var ya yoktu. Bu kadar rantı yüksek bir yerde ne arıyordu böyle bir mekân? Daha da önemlisi toprağını s*ktiğimin Didim’inde merkezde büyük, kocaman, devasa bir kapalı çarşı var, bizim evin karşısında kocaman havuzu olan bir bar var, var oğlu var işte. Ama bizim ev sahibi olacak mal “Necmi Usta’nın Köftecisi “ diye tarif ediyor adresi.
Yazan: oZzIiI
Ev sahibinin anlayış kapasitesi müthişmiş. Ayrıca Ersen'in de yolculuk boyunca ekiple beraber olmasına rağmen yazıda adının bir kez bile geçmemesi çok daha ilginç, hahahahaha :D
YanıtlaSilAmk şu ev sahibi ile yaşanan diyalogta yarıldım :D:D
YanıtlaSilO herifin sonradan da bir kaç götlüğüne tanık olmuştuk sanki yanlış mı hatırlıyorum?
Ben Özgürün sadistike planına bayıldım,kesin yapıp uzaktan izlemek lazım :D
YanıtlaSilAbi bu oykunun devamini bekliyorum ozellikle tencere tava macerasini :D
YanıtlaSilTencere tava olayını yazıcak zaten bölüm 3 te :D Abi bu tatilde çok fazla macera çıktı aslında ya:D
YanıtlaSil